İzmir’in Çernobil’i olarak anılan Gaziemir Emrez Mahallesi’ndeki arazide radyasyon cihazı ile ölçüm yapan Gaziemir Belediye Başkanı Halil Arda ile Avukat Arif Ali Cangı, alanda normal değerin 7 bin 291 katı radyasyon olduğunu tespit etti.
Radyoaktif atıkların gömülü olduğu Gaziemir Emrez Mahallesi’ndeki eski kurşun fabrikasının 70 dönümlük alanında incelemeler yapan Başkan Arda ile Cangı, fabrikanın harabeye dönmüş binalarında girerek, Almanya’dan getirilen cihazla radyasyon ölçümü yaptı. Yapılan ölçümlerde cihaz 832.3µSv/h (mikrosievert/saat) rakamını gösterdi. Fabrika bahçesine bulunan atık kutularını da inceleyen Başkan Arda ile Cangı, topraktan duman tüten alanlarda da ölçüm yaptı.
Radyasyon ölçüm aletinin gösterdiği 832.3’lük değeri yorumlayan Dokuz Eylül Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü’nden emekli öğretim Üyesi Dr. Enver Yaser Küçükgül, “Kurşun fabrikasının yıkık binalarında yapılan ölçümlerde 832 birime kadar ulaşılmış. Cihaz adeta sınırları zorlamış, 832.3 göstermiş! Yani ölçülen alanda normal değerin 7 bin 291 katı oranında radyasyon var. Yetkisi, sorumluluğu ve vatana halka hizmet borcu olan herkesi göreve davet ediyorum. Bu iş uluslararası kaçakçılık ve organize suçlar kapsamında araştırılacak bir konu olup, Interpol ve uluslararası yargıyı da harekete geçmeye çağırıyorum” diye konuştu.
Yetkililer harekete geçmeli
Yaptıkları ölçüm sonucu ölçüm cihazının gösterdiği rakamlar karşısında şaşkınlığını gizleyemeyen Gaziemir Belediye Başkanı Halil Arda, “Avukat Arif Ali Cangı ile yaptığımız ölçümlerde gördüğümüz rakamlara inanamadım. Bilim insanlarının söylediklerine göre 1 mSv/y oranı normal kabul ediliyor. Ancak kurşun fabrikasında ölçtüğümüz oran bunun 7 bin 291 katı. Buradaki nükleer atıklar tüm İzmir’i tehdit ediyor. Yetkililer bir an önce harekete geçerek tüm canlıları zehirleyen bu alandaki atıkları temizlemelidir” diye konuştu.
Başkan Arda, 3 haftadır nükleer atık alanında sürdürdüğü 11 dakikalık “Duran Adam” eylemini de ölçümde çıkan şok değerlerin ardından atık alanının dışına taşımaya karar verdiğini belirterek, “Bu değerleri gördükten sonra kimsenin sağlığını tehlikeye atmamak adına eylemimizi atık sahasının dışındaki otoparkta sürdürmeye karar verdik. Gördüklerimize halen daha inanamıyorum. Burada bir halk sağlığı katliamı var. Buranın 14 yıldır temizlenmemiş olması tam bir garabettir. Vicdansızlıktır. Artık yeter. Gaziemirlileri daha fazla zehirlemeyin ve bu alanı temizleyin” dedi.
Bu alan utanç kaynağı
Fabrika alanında ülkeye girişi yasak olan atıkların gömüldüğü ifade eden Cangı, bu atıkların nereden getirildiğinin ortaya çıkarılması gerektiğinin altını çizerek şunları söyledi:
“Ülkeye girişi yasak olmasına rağmen bölgede Europium 152 izotoplarının gömülü olduğu devletin yetkili kurumları tarafından resmi olarak tespit edildi. Nükleer santrali olmayan bir ülkenin üçüncü büyük kentinde nükleer atıklar ortaya çıkıyor. Bu nasıl geldi, kimler getirdi? Nükleer atık ticareti dünyanın başına bela olan işlerden bir tanesi. Dolayısıyla bu atık dışarıdan geldi. Muhtemelen Aliağa’da kaçak yollarla sökülen gemi veya denizaltılardan geldi ama bunun ortaya çıkarılması gerekiyor. Buradaki atıkları temizleyemiyorken nükleer santral yapıldığı zaman halimizin ne olacağını düşünemiyorum. Bu küçücük atığı bertaraf edemiyoruz, nükleer santralin atıklarını ne yapacağız. İzmir’de böyle bir yerin olması hepimiz için utanç kaynağı olması gerekiyor.”
Atıklar beton ya da çelik bloklara gömülmeli
“Nükleer atıksız bir gelecek, bir dünya kurmak zorundayız. Bu atıklar 2007 yılında tespit edildi. O günden bu yana Gaziemir Belediye Başkanı Halil Arda kadar bu konuyla ilgilenen bir kamu temsilcisi olmadı. Çok teşekkür ediyorum kendisine” diyen Cangı alanda yapılacak çalışmayla ilgili şu öneriyi dile getirdi:
“Ege Üniversitesi Nükleer Araştırma Enstitüsü’ne ölçüm yaptırıp resmi rapor hazırlanmasını öneriyorum. Bu atıkların alınıp götürülmesi için ne gerekiyorsa yapılmalı, koruma altına alıp beton ya da çelik blokların içine koyulup gömülmesi gerekiyor nükleer atık oldukları için. Nükleer atıkları bertaraf edecek bir teknoloji şu an için yok.”
Canı pahasına…
Dokuz Eylül Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü’nden emekli öğretim üyesi Dr. Enver Yaser Küçükgül de, radyasyonun görülemeyeceğini, duyulamayacağını, kokusu ve tadının alınamayacağını, dokunulamayacağını ve algılanamayacağını belirterek, “Sahada izlenenler ve görülenler kimseyi yanıltmamalıdır. Şehrimizde ve ülkemizde Nükleer Bilimler ve Teknolojisi alanında fakülte, enstitü ve benzeri kurumlar ve buralarda yetişen çok sayıda uzman akademisyen varken bir belediye başkanı ve hukukçu tüm riskleri göze alıp bu sahaya girip canları pahasına bu ölçümü yapıp halkı bilgilendirip, yetkilileri göreve çağırıyorlar. Bu akademisyenler bu konuyu memleket hizmeti sayıp, merak edip gelip çalışma yapamazlar mı? Bu çok üzücü bir durum, şahsen ben bu bölgede defalarca ölçüm yaptım ama can güvenliğim nedeniyle radyoaktif kaynaklara bu denli yaklaşamadım” dedi.
Çok çok yüksek bir değer!
Ölçüm yapılan aletin son yıllarda en çok kullanılan Gammascot marka yeni bir cihaz olduğunu son okunan değerin 832.3 µSv/h olduğunu da belirterek, “Bu oran çok çok yüksek bir değerdir. Bu sonucu yorumlamak için ulusal ve uluslararası kanun ve yönetmeliklerin söylediklerine bakmalıyız. Uluslararası Radyolojik Korunum Komisyonu yıllık doz olarak halk için güvenli limiti 1mSv olarak belirlemiştir. İş sebebiyle maruz kalma limiti 50 mSvdir ve yıllık maximum 100 mSv maruz kalınan bir işte arka arkaya 5 yıldan fazla çalışılmamalıdır. Etkin doz; birimi Sievert (Sv) olup, insan vücudunda ışınlanan bütün doku ve organlar için hesaplanmış eşdeğer dozun, her doku ve organın doku ağırlık faktörleri ile çarpılması sonucunda elde edilen dozların toplamıdır. Hangi seviyeden sonra zararlıdır? Bir insanın bir senede maruz kalacağı radyasyon miktarı 1milisieverttir. Bu miktar yükseldikçe kanser riski de artar, daha fazla radyasyon alınması kanser riskini artırır. Gaziemir’de, Sayın Arda ve Cangı’nın ölçtüğü anlık değerin Uluslararası Radyolojik Korunma Komisyonu ve bizim radyasyon güvenliği yönetmeliğine göre kabul edilebilir sınır değer olan 1mSv/y değerinin tam 7 bin 291 katı radyasyon çevreye yayılmaktadır. Güvenli bir radyasyon sınır değeri yoktur. Yetki, sorumluluk ve vatana, halka hizmet borcu olan herkesi göreve davet ediyorum. Bu iş uluslararası kaçakçılık ve organize suçlar kapsamında araştırılacak bir konu olup Interpol ve uluslararası yargıyı da göreve çağırıyorum” diye konuştu.
Burası radyoaktif kaynak!
Gaziemir’de; ülkemizde yetki ve sorumluluğu olan kişi ve kurumların çok çok iyi bildiği kanunsuz olarak radyoaktif atıkların gömüldüğü, bu kirlenmiş alanın varlığının 2006 yılından beri bilindiğini dile getiren Dr. Küçükgül, “Gaziemir’de 2008 yılında Türkiye Atom Enerjisi Kurumu tarafından yapılan ölçüm sonuçlarına göre ‘90x90x12 metrelik hacimde yani yaklaşık 100 bin metreküp radyoaktif atık olmayıp radyoaktif kaynak niteliğindedir’ açıklaması yapmıştı. Bu hacimdeki radyoaktif kaynak niteliğindeki atıklar 12 metreden daha aşağılara yağmur sızıntı suyu ve kimyasal tepkimelerle inmiştir. 2008’de 100 bin metreküp radyoaktif atık yani en az 250 bin ton iken bu günkü 2021 yılı seviyelerde 500 bin tonu geçmiştir. Bu yargıları bilimsel olarak kontrol edilmesi gerekir. Bu amaçla bu 70 dönüm arazide sağlam zemine kadar sondaj yapılıp alınan karotlarda, yeraltının üç boyutlu haritalandırılması yapılarak, hangi tür radyo aktif element, hangi tür radyo izotoplar var belirlenmeli, bunların yarı ömürlerine göre hangi tür koruma tedbirlerine gidileceğine karar verilmelidir. Sahanın yakın alanlarında yer altı suları analiz edilip radyasyon varlığı saptanmalıdır. İçme sularına bulaşma durumu ile İzmir Körfezi’ni hangi oranda etkilediği ortaya konmalı ve bilgiler de herkesle paylaşılmalıdır. Mevcut yasalarımız bu görevleri Türkiye Enerji, Nükleer ve Maden Araştırma Kurumu (TENMAK), Radyoaktif Atık Yönetim Koordinatörlüğü’ne (RAYK) vermiştir, başka bir kurumun bu işleri yapması kanunen mümkün değildir” diye konuştu.
Henüz Yorum Yapılmamış. İlk Yorumu Siz Yapmak İstermisiniz ?