Bu ay taze bir filmin incelemesi ile karşınıza çıkıyorum. Tüyler ürpertici derecede gerçek ve doğal bir aile draması “Marriage Story”. Başrollerini Adam Driver ve Scarlett Johannson ‘ın paylaştığı bu film Türkiye’ye ‘Filmekimi Festivali’ ile ilk defa gelmiş ve geçtiğimiz Cuma da Netflix platformu üzerinden tüm dünyada gösterime girmiş bulunmakta.
Giriş sahnesinde evliliklerini bitirmeye karar veren Charlie ve Nicole’un danışmanın önünde birbirlerini anlattıkları yazıları dış ses üstüne akan görüntülerle takip ediyoruz. Bu sahnelerde birbirlerini ne kadar iyi tanıdıklarını ve sevdiklerini gördükten sonra film kendini bize bağlıyor. Tüm seyircilerin aklında aynı soru beliriyor “Madem birbirlerini bu kadar çok seviyorlar neden ayrılıyorlar?” Biraz ilerisinde aslında bu düşüncelerini birbirleriyle paylaşmadıklarını da fark ediyoruz. Yani birbirleri ile ilgili düşüncelerini o aşamada sadece biz seyirciler biliyoruz.
Film,ilişkilerin bitmesi için her zaman aşırı somut bir neden aramaya gerek olmadığının, ayrılığın bir son değil fakat hayatlarda ciddi bir değişim getirdiğinin çok güzel bir tasviri aslında.
Anlaşmalı bir boşanma girişimiyle başlayan serüven, olaya avukatların da dahil olmasıyla kontrolden çıkıyor ve filmin hızı yükseliyor. Bir tarafta var olan düzenini bozmak istemeyen ve çocuğu için iki şehir arasında mekik dokuyan Charlie diğer tarafta da tüm hayatını baştan sona değiştirmeye kararlı Los Angeles’a taşınan Nicole.
Filmin doruk noktası ise ikilinin kavga ettikleri an oluyor. Yılların birikimini kustukları ve bilerek can acıtıcı sözler söyledikleri bol gerilimli bu sahneyi ben çok başarılı buldum. Bazı sinema severler bu sahnenin abartıldığı kadar etkileyici olmadığını ve sokaktan geçen herhangi bir çiftin de aynı performansı çıkarabileceğini söylüyorlar. Fakat bence tam da bu yüzden oyunculuklar çok başarılı. Çünkü gerçek bir sorunlu çift kadar doğal bir şekilde biz izleyenlere kavgayı yansıtmayı başarıyorlar.
Film boyunca birçok kez taraf değiştirip her iki tarafı da ayrı ayrı defalarca suçladım. Baumbach size öyle bir bakış açısı katıyor ki ilişkideki sorunlara her iki taraf açısından da bakma yetisi geliştirebiliyorsunuz.
Bu tarz boşanma dramalarında alışkın olduğumuz yöntem ‘nasıl buraya geldik?’ sorusunun yanıtını aramak için sık sık flashback yapmaktır. Fakat filmin buna hiç ihtiyacı kalmıyor çünkü her şeyi karakterlerine bizzat önümüzde yaşatıyor. Örnek olarak Nicole’un avukatı Nora’ya (Laura Dern) evliliğini anlattığı uzun sahne, evlilikleriyle ilgili her şeyi o sahnede Nicole’ün yüzünden okuyabiliyoruz.
Lost in Translation filmindeki performansından beri Scarlett Johansson’ın oyunculuğundan en çok etkilendiğim film oldu Marriage Story. Uzun sahneleri doğallık içerisinde ve layığıyla kaldıran Scarlett Johansson bence kendini bir kez daha biz seyircilere kanıtlamış oldu.
Öbür tarafta Star Wars yeni nesil filmlerinden aşina olduğumuz Adam Driver ise zaten kanıtladığı oyunculuğunu bir kez daha tastikliyor.
Filmin hikayesinde bizzat yönetmeni Noah Baumbach’ın kendi ayrılık serüveninde de izler bulunuyor.
Aksiyondan,bitmek bilmeyen entrikalardan sıkılanlar için Marriage Story ilaç gibi gelecek!
