Yalnız başıma yarı açık pencerenin önünde sessiz sedasız oturuyorum . Perdeyi aralayıp içeriye sızan rüzgar yüzümü okşarken usuldan, dışarıdaki sesleri dinlememi fısıldıyor... Dinliyorum rüzgarın sözünü, gözlerim kapalı...
Çocuklar oyun oynuyor olmalı, cıvıl cıvıl sesleri dolup taşıyor odama. Nerelerde gezindiğini bilmediğim ruhumu geri getiriyor yanıma...
Tüm sesler tanıdıklaşıyor git gide... İşte 2 katlı betondan yapılı eski evimdeyim. Akşamın o garip huzur veren serinliği de benimle.
Babam işte olmalı, annem kapının önünde komşularla…
Sesler geliyor biraz uzaktan… İkindi güneşini kaçırmadan sokağa oturmaya çıkan Zehra komşu kulakları iyi duymayan Emine nineye bir şeyler anlatmaya çalışıyor olmalı.
Muhtar kahveden dönüyor, o güleç pembe yüzüyle herkesi selamlayarak…
Fikret abi görünüyor köşede ekmek almaya çıkmış olmalı. Hasan abiye sesleniyor "İyi akşamlar komşum".
Bir bakıyor ki Kemal dayı yine uyumuş kalmış kaldırımda, başında Fatma abla sesleniyor "kalk yerine yat".
Zabıta İbrahim abi denetlemiş esnafı yorgun, dönüyor…
Camdan sızan rüzgar mahsun… İki damla armağan ediyor kirpik tellerime…
Akşam çayları demlenmiş, çay kokusuna o güzel o nahif insanların sıcaklıkları karışmış buhar olup çıkıyor yukarı, gönlümün direği sızlıyor.
Bardağa atılıp karıştırılan şekerler kadar ömür…
Bir porta kapının açılma sesi kadar huzur dolu...
Gelen Arzu komşuyla Nesrin komşu… Babaannem hasta diye üzerini peçeteyle örttüğü bir kase çorba ellerinde…
Bizim kızlar az ileride köşe başında…. Ellerinde Bakkal Erdoğan ve Kadir abiden aldıkları çiğdemler… Konuşma seslerini bastıran kahkaha sesleriyle bir gelincik tarlası kadar güzeller…
Sahi beni su almaya mı göndermişti annem yukarı? Öyle olmalı…
Ben gözlerimi açınca koşa koşa inebilmeliyim çocukluğuma…
Anlayış, hoş görü, tevazu, sevgi dolu komşularımızın arasına…
Kapıdan çıkarken terliklerimi ters giymeliyim ve bu umrum olmamalı. Ayaklarım toprakla buluşmalı.
Ve yine tüm bahçeler, tüm ağaçlar, tüm yollar çocukların olmalı.
Susadıkları zaman herhangi bir cama tıklayabilmeli, bir dilim salçalı ekmekle mutlu olabilmeli...
Hiçbir komşu diğer komşuya selam vermeden geçememeli bundan haya etmeli, utanmalı eski komşuluklar gibi haklar gözetilmeli, saygı duyulmalı...
İsimlerini andığım buraya yazmaya sığdıramadığım tüm vefat eden mahallenin güzel insanlarına…
BEN ÖLMEYECEĞİM
Ben ölmeyeceğim
Maviye bulaşmış pembe hayallerimle
Bahçendeki begonvilin
Mor çiçeklerinde can bulacağım
Ben ölmeyeceğim
Masandaki fesleğene dokundukça ellerin
Etrafa saçılan kokumla
Yeşiline karışacağım umudun
Ben ölmeyeceğim
Denizin mavisinde olacağım bir tutam
Kumsalda bulup çantana koyduğun o taşta
Hatta buğday tenini ısıtan güneşin sarısında
Ben ölmeyeceğim
Kuvvetle yanağını okşayan rüzgar
Bir zamanlar yetmeyen nefesim olacak
Söyleyemediğim her ne varsa usulca fısıldayacak
Ben ölmeyeceğim
Gölgesine sığındığın ağacın
Kurumuş yaprağında olacak kalbim
Kalbinin üzerine düşecek sen dinlenirken ansızın
Ben ölmeyeceğim
Kokladığın gülün alında
En sevdiğin şiirin mısralarında
Gözlerinden akamayan iki damla yaşta kalacağım.