Parmakları kadının saçları arasında dolaşırken endişeliydi adam. Tanımadığı bir ormanda kaybolmuş, dik bir yamacın başında bulmuştu yine kendini. Onun aşina olduğu yollar değildi işte… Bir türlü alışamamıştı. Tutunmak için bukleler aradı durdu parmak uçları...
Kadının saçları, çıkılması zor bir yokuş... Oysa adam başka yokuşlarda çoktan kaybolmuş...
Kadın gülümsemeye çalıştı, saç tellerinin arasından kayıp giden yitik zamanın gölgesine... Daha önce hiç el değmemiş taç yapraklı çiçeklerini düşündü. Düştü gölgenin peşine... Ardına koşuyor, yakalamaya çalışıyor, ne yapsa bir türlü yetişemiyor...
Ama hep yetişmiş, hep onunmuş gibi...
Adam hisseder gibi baktı kadına, gülümsedi... Ayın karanlık yüzündeki gözlerin karasını aradı kadının gözlerinde gözleri...
Oysa kadın günün aydınlık yüzü... Taze ekmek kokusu teni, güneş sarısı saçları, apak alnı…
Adam bir an utandı, kadına acır gibi oldu... Elini uzattı... Kadın, eli tutmazsa düşecek sandı...
Elleri tutuştu...Hiç tutuşmadan...
Kadın gölgeyi yakaladığını sandığı sıra, adam yine daldı ... Yosunların arasına gizlenmiş o unutamadığı kokunun izine...
Kadın güvertede, ayakta… Deniz dalgalı… Tutunmaya çalıştı...
Adamın ellerinde yolunmuş yosun parçaları, yabancı şiirler yüklüyordu gemisine... Kadın şiir bilmiyordu, buğulu bakışlarından habersiz...
Sözde kadınlık yapıyor arada bir nazlanıyor, adam memnun gibi görünmeye çalışıyor, yosunlar başka sahillere sevdalandıkça dalgalar inadına şiddetleniyor, sonunda kadın yine gölgenin peşinde soluk soluğa buluyordu kendini...
Dayanamadı “Beni seviyor musun? ” dedi, adama…
Adam “Seviyorum” dedi ve ekledi “Birisine beni seviyor musun diye sorulmaz…”
Kadın babasına da hiç soramamıştı bu soruyu. Yanıtını da bilmiyordu. Belki de bilmekten korkuyordu. En azından bu adamın elleri saçlarına değmişken...
Kadın tutunmaya çalıştı. Tutunmazsa düşecek sandı…
Adamın gözü ufuk çizgisinde... Uzaklardan unutamadığı mavileri taşıyordu… Maviler bembeyaz köpük olup rıhtıma çarpıyor, yok olup gidiyordu…
Kadın kırgındı…Adam yorgundu… Elleri tutuşuyordu, tutuşmadan…
Adam ateşe pervane bir kelebek, kelebeğin kanatları gölgesine sığınmaya çalışan kadın... Çoktan su almış hayal denizindeki bir gemiden bakıyorlardı hayata...
Parmak uçlarına değen suyla irkildi ikisi birden, mavi gözlü bir çocuk mahcup “özür dilerim anne, özür dilerim baba, bardağı fark etmedim” diyordu…
Büyükler oyun oynamaz, çocuk oyun oynuyordu…