'ATATÜRK'E SALDIRMANIN DAYANILMAZ HAFİFLİĞİ’
Yerel Haberci
Hava Durumu
Arşiv
Gazete Manşetleri
RSS Beslemeleri
Linkler
// echo $giris_bas;
AnaSayfam Yap
Sık Kullanlanlara Ekle
Bize Ulaşın
Ana Sayfa
Foto Galeri
Video Galeri
Linkler

'ATATÜRK'E SALDIRMANIN DAYANILMAZ HAFİFLİĞİ’

Facebook'ta paylaş
12/05/2021 , 12:20:22 Hit: 473

15 Mayıs 1919 – 29 Ekim 1923…

Birinci Dünya Savaşı'nın hemen ardından İtilaf Devletleri, Osmanlı Devleti'nin elinde kalan son topraklarını da, Osmanlı'yı yöneten Sadrazamı Damat Ferit'in imzaladığı ve padişah Vahdettin'in onayı ile yürürlüğe koydukları Sevr Antlaşması'yla elinden almaya çalışıyorlardı. İtilaf Devletleri'yle ittifak eden bir devlet buna itiraz etmekteydi! Bir savaş gemisinde toplanan işgalci devletler, parçalanacak Osmanlı Devleti'nden Türklere bir avuç içi kadar yer olan İç Anadolu'ya bırakmanın uygun olacağını söylüyorlardı. Ancak buna karşı çıkan bir devlet vardı! Bu devletin başkanı itirazında “Türklere Anadolu'da değil yer vermek, bu barbarları asıl geldikleri yerlere sürmek gerekie”! Yani bir avuç bir yer verilmesine dahi tahammülü olmadığını ortaya koyuyordu!

Peki hangi devletti bu devlet? Bu sözleri sarfeden hangi devletin başkanıydı dersiniz?

Yanıtını biz verelim; Kongresinin onaylamadığı, hiçbir uluslararası antlaşmanın ve sözleşmenin geçerli olmadığı, anayasasında yazılı olan bir devlet!

Türkiye'nin uluslararası camiada hukuken tanındığının belgesi olan Lozan Antlaşması'nı imzalamaktan imtina eden bir devlet!

“Birinci Dünya Savaşı'nda biz taraf değildik” bahanesini öne süren ancak savaş sonrası paylaşım toplantılarının ana aktörlerinden biri olan bir devlet!

Bu devlet Amerika Birleşik Devletleri (ABD)’den başkası değildi!

Yukarıda ifade edilen sözleri sarf eden de ABD Başkanı Woodrow Wilson’un ta kendisiydi!

Bu emperyal devlet, bugün sınırı olmadığı Ortadoğu'da cirit atıyorsa temellerinin Birinci Dünya Savaşı sonrası paylaşımlarında aramanız gerekir.

Osmanlı Devleti’nin parçaladıktan sonra, şeyhler ve beylerle yapılan anlşamlar ve sonrasında adeta düz bir cetvel çizgisiyle sınırları oluşturulan yeni suni devletler bunların eseridir.

Adeta parseleyerek kurulan devletlere bölgeye bakışları da ‘ben kurdum, ben değiştiririm’ özgüveniyledir. Öyle ya emperyal güçler için oraları henüz imarın geçmediği mücavir alanlardan öteye bir anlam ifade etmeyen toprak birer toprak parçasından öteye bir şey anlam ifade etmez!
Onlar için Bölge, her an imara açılabilecek, dağıtım cetvelleri düzenlenerek pay edilecek bir nevi geniş tarlalardan ibarettir!

Ancak Anadolu öyle değil! Hiçbir zamanda öyle olmadı. Anadolu’da bunu oldurmayan kurucu iradeler vardı!

Bu kurucu iradelerden biri de Mustafa Kemal Atatürk'tür.

Anadolu'daki Türkleri 'geldikleri yerlere sürme' iradesini yok ederken bir milletin yok olmasının önüne geçen bir Mustafa Kemal.

Takıntıları olanlar bazen sorarlar; ‘Mustafa Kemal tamamda soyadı neden Atatürk?

Oysa cevabı gayet basit!

Bin yıldır Anadolu'da yaşayan halkın, artık birey olarak ta var olduğunun net hukuksal ifadesi olan Soyadı Kanunu'nu getiren biri olduğu için!

Yok edilmek istenilen bir toplumu Türk Millet’ine dönüştürdüğü için!

Devlet düzenini kişilerin ailelerin saltanatından kurtararak, halkın egemenliğine verdiği için!

Egemenliğin Kayıtsız Şartsız Millete Ait olduğunun kurumsal ifadesi olan Türkiye Büyük Millet Meclisi böyle uygun gördüğü için;

Türk Milleti O’na yakıştırdığı ve verdiği paye olduğundan Mustafa Kemal'in soyadı Atatürk!

Hayatında doğru düzgün bir kitap dahi karıştırmamış kişilerden bazen duyarız ya; ‘Atatürk'te kim?’

Hemen o cahiller için kısa örneklerle anlatmaya çalışalım.

1071'de Anadolu'ya gelen, sonrasında birleştirdiği beyliklerle Anadolu Selçuklu Devleti'ni kuran bir atamız verdı ya, hani adı Alpaslan. İşte Alpaslan kim ise, Atatürk O!

Hani Alpaslan sonrasında dağılmaya yüz tutmuş devletin, beyliklere bölündüğünde ortaya çıkan bir Osman Bey vardı ya! Hani o büyük Osmanlı Devleti’ni kuran Osman Bey. İşte Osman Bey kim ise, Atatürk O!

Hani 1453'te İstanbul'u fethederek dünyada yeni bir çağ başlatan Fatih vardı ya! O Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u bizanstan alan! İşte Fatih kim ise, Atatürk O!

Çünkü Fatih’ten asırlar sonra bu kez İtilaf Devletleri tarafından fiilen işgal edilen İstanbul’da, verilen büyük kurtuluş mücadelesi sonrası ‘geldikleri gibi’ gönderen, yok edilmek istenen Türk Milleti’ni ayağa kaldıran bir ecdattır Atatürk!


Orta Asya’dan Anadolu topraklarına gelerek yerleşik düzene geçen Türkler, önce Anadolu Selçuklu ile devlet sistem kurmayı öğrendiler.

Osmanlı Devleti sistemiyle yeni bir gelişim süreci geliştirdiler.

600 yıldan fazla yaşayan bu sistem artık çağın yönetim sistemleri karşısında yetersiz kaldığı için Osmanlı Devleti son buldu. Yerine modern çağda ayakta kalacak, devletin yönetim iradesinin millete olduğu, halkın kendi kendini yönettiği bir sistem olan cumhuriyet kuruldu. Yeni rejimin adı da 29 Ekim 1923’te Türkiye Cumhuriyeti oldu.

Birinci Dünya Savaşı ile birlikte oluşan yeni dönemde eski krallıklar ve imparatorlukların büyük bir bölümü yıkıldı. Bu süreçte Osmanlı Devleti tarihin bu sürecinde yıkılan bir imparatorluk oldu.

Osmanlı'yı Atatürk yıkmadı. Atatürk yıkılan imparatorlukla birlikte yok edilmek istenilen bir milleti kurtardı. Kurtuluş sonrası Cumhuriyetle yönetilen yeni bir devlet ortaya çıkardı.

Birinci Dünya Savaşı'nın taraflarından İtilaf Devletleri liderlerinin başında İngiliz Başbakanı Lord Curzon gelir.

Lord Curzon kendi hazırladığı önce ve Osmanlı'ya kabul ettirdiği Sevr Antlaşması'nı ortadan kaldıran Lozan Antlaşması'nı imzaladığı için ülkesinde ve Avrupa'da en çok eleştirilen bir devlet adamı oldu.

O ise kendini şöyle savunmak durumunda kaldı; “Tanrı yüz yılda bir yeryüzüne dehalar gönderir. Ne yazık ki bu yüzyıldaki deha Türklerin başına gelmiştir.”

İşte 20 yüz yılda gelen dehanın adıdır Atatürk!

O'nun kurduğu, halk egemenliğine dayanan, bireysel hak ve özgürlükleri önceleyen; kurulduğu 1923 yılından 1946 yılına kadar önce Tek Parti sistemiyle ardından 1946'dan günümüze kadar çok demokratik partili sistemle yönetilen, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusudur Atatürk!

94. yılını geride bırakan ve kendini geliştirdikçe, insanlarının refahı giderek daha da arttıracak Türkiye Cumhuriyeti'nin 1.Cumhurbaşkanı'nındır Atatürk. Bir O vardır, bir de O'ndan sonra gelerek sistemdeki rolünü oynayan yeni nesiller!

Makalemde kullandığım başlık, 21 Ekim 1999'da hain bir terörist saldırıyla hunharca katledilen Prof.Dr. Ahmet Taner Kışlalı'nın yazdığı bir kitabın başlığıdır. Mustafa Kemal Atatürk'ü iyi anlayan ve O’nu verdiği konferanslarla ve yazdığı kitaplarla anlatan Ahmet Taner Kışlalı'yı rahmetle anıyorum. Ahmet Taner Kışlalı toplumumuzun her kesimine hitap eden, bilge ve aydın biriydi. Yaşamaya devam etseydi Türkiye'nin aydınlanma sürecini hızlandıracak önemli kişiliklerdendi. Zaten bu yönü nedeniyle terörle ortadan kaldırıldı. Ne acı ki sorumluları hala bulunamadı.

Atatürk'ü farklı yönleriyle tanımak ve isteyenlere de önyargısını sorgulamak isteyenlere de salık veririm. Ahmet Taner Kışlalı'nın yazdığı “Atatürk'e Saldırmanın Dayanılmaz Hafiliği' kitabını mutlaka bulun ve okuyun.

Bu vesileyle Türkiye Cumhuriyeti'nin 94.kuruluş yıldönümünü ve Aziz Türk Milleti'nin 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nı kutluyorum!

Henüz Yorum Yapılmamış. İlk Yorumu Siz Yapmak İstermisiniz ?


Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
19/03/2024 , 10:20:25 Hit: 473
SİYASET
18/03/2024 , 11:13:17 Hit: 473
SİYASET
17/03/2024 , 11:10:47 Hit: 473
SİYASET
16/03/2024 , 18:21:50 Hit: 473
SİYASET
16/03/2024 , 10:21:00 Hit: 473
GAZİEMİR
16/03/2024 , 09:30:00 Hit: 473
SİYASET
 
Köşe Yazarları
Köşe Yazarları
Editörün Seçtikleri
Gaziemir'den Tüm Dünyaya Yerel Haberler. Bizi Aşağıdaki Sosyal Medya Hesaplarından Takip Edebilirsiniz.
Bizi Takip Edin