Amputelerimizin büyük başarısı, A Milli Takımımız ve Lucescu
Yerel Haberci
Hava Durumu
Arşiv
Gazete Manşetleri
RSS Beslemeleri
Linkler
// echo $giris_bas;
AnaSayfam Yap
Sık Kullanlanlara Ekle
Bize Ulaşın
Ana Sayfa
Foto Galeri
Video Galeri
Linkler

Amputelerimizin büyük başarısı, A Milli Takımımız ve Lucescu

Facebook'ta paylaş
30/10/2017 , 20:34:17

Başta Türkiye A Milli Takımımız olmak üzere, (Beşiktaş hariç) tüm kulüp takımlarımızın Avrupalı rakipleri karşısında adeta tel, tel döküldüğü noktada, futbolda asıl başarı Türkiye Ampute Milli Takımı'ndan geldi.

Avrupa'da yaşadığımız hüsranı bizleri unutturan, milletimizi sevince boğan, her biri birer ayrı kahraman olan Ampute Milli Takımımız, 4 - 9 Ekim 2017 tarihlerinde Türkiye'nin ev sahipliğinde gerçekleşen Avrupa Ampute Futbol Şampiyonası'nda büyük başarıya imza attı. Ampute Milli Takımımız final maçında İngiltere ile karşı karşıya geldi. Olağanüstü bir performansla birlikte yüreklerinide ortaya koyarak finale gelene kadar gol dahi yemeyen İngiltere'yi 2-1 yenerek Avrupa Şampiyonu oldu.

Ampute Millilerimiz bugüne kadar birçok başarıya imza attı: Ukrayna'daki 2004 Avrupa Şampiyonası 2., Brezilya'daki 2005 Dünya Şampiyonası'nda 5., Antalya'daki 2007 Dünya Şampiyonası'nda 3., yine Antalya'daki 2008 Avrupa Şampiyonası 2., Arjantin'deki 2010 Dünya Kupası 3., Rusya'daki 2012 Dünya Kupası 3., Meksika'daki 2014 Dünya Kupası 3., ve son olarak 2017'de İstanbul'da Avrupa Şampiyonu!

Amputeler bu başarılara imza atarken takımda, prim tartışması ve beklentisi yoktu. Ego yoktu. Kapris yoktu. Var olan tek şey vatan ve millet sevgisiydi.

Tüm Türkiye gibi ben de Ampute Futbol Milli Takımımızı can-ı gönülden kutlarım. Helal olsun.

Gelelim A Milli Takımımıza ve Mircea Lucescu'ya!

Türk Milli Takımımız 89 yıllık tarihinde daha önce Dünya Kupası finallerinde sadece 2 kez yer aldı.
Son olarak Dünya Kupası 2018 elemelerinde çıkma şansı yüksek olan (I) grubunda mücadele eden milli takımımız sözde 'milyonlarca euroluk futbolcu' kadrolarıyla yaptığı maçlarda elde ettiği kötü sonuçlarla 2018 Dünya Kupası'na veda etti.

Grubumuzda, 'olmak ya da olmamak' maçında rakibimiz 330 Bin nüfuslu İzlanda idi.

Bu küçük ülke futbola, bir endüstri gözüyle bakıp alt yapısına gereken önemi ve değeri veren, bir çok milli oyuncusu Avrupa'nın önemli liglerinde forma giyen bir takımdı!

İlk maçında da bizi 2 - 0 yenen İzlanda, bizim için hayati derecede önemli olan bu maçta da bize bir kez daha şans tanımadı. Eskişehir'de de sahadan 0- 3 galip ayrıldı. Bizden sonra karşılaştığı grubun en zayıf rakibi Kosovayı'da 2-0 yenerek Dünya Kupası biletini cebine koydu!

Biz de Türkiye olarak bir sonra oynayacağımız maça çıkmaya dahi gerek kalmadan şampiyonaya havlu atıp elenmiş olduk.

Son maçımızı formalite gereği oynadık. Finlandiya ile 2 - 2 berabere kalarak grubumuzu 4. olarak tamamladık. Ancak bu sonucu Türkiye ve Türk Milleti hak etmemiştir.

Nüfusu 330 bin civarında olduğu ifade edilen İzlanda küçük bir ülke olmasına karşın, başarıdan başarıya koşan bir milli takıma sahip. Yaklaşık 65 bin civarında genç nüfusa sahip İzlanda futbolda bizden çok daha başarılı!

Bir stadyum kadar genç nüfusu olmayan bir ülke; bizim gibi futbola her sene milyonlarca euro harcayan, 80 milyon nüfusa sahip bir ülke olarak çok gerideyiz. İzlanda milli takımımızı her iki maçta da net skorlarla yenmiştir.

İzlanda Avrupa ve Dünya futbol arenasında adından saygı ve övgü ile söz ettirirken, ülkemizin sözüm ona anlı- şanlı futbolcuları (bir kaçı) hariç yurt dışında kendilerine pazar dahi yaratamamaktadır. İyi kötü kendine kulüp bulanlarda takımlarının ilk 11'ine dahi girme başarısını maalesef gösteremiyorlar!

Şimdi Türkiye - İzlanda maçına baktığımızda A Milliler'in topla oynama oranı %75,
İzlanda'nın topla oynama oranı ise %25. Tuhaf değil mi? Top daha çok biz de ama onlar maçı 0-3 kazandılar. Neden böyle oldu derseniz?

Biz topu 1. ve 2. bölgelerde, yani rakip takıma tehlike yaratmayacak kendi yarı sahamız ve santra çizgisi civarlarında 'al gülüm ver gülüm' dercesine, haddinden fazla yan paslar ve geri paslara oynarken, rakibin tehlikeli bölgesine girdiğimiz de amansız bir pres ile karşılaştık. Pres karşısında şaşırıp, panikleyip demorlize olduk. Topu rakibe kaptırdığımızda, İzlandalı oyuncular yakaladıkları topu son derece hızlı ve sahanın dikine oynayarak değerlendirdiler. Buna isabetli paslarını da ilave edince, topu çerçeveyi bulan başarılı vuruşlarla ağlarımıza yolladılar.

Türk Milli Takımı olarak biz oyunu demode bir şekilde aynı liglerimizde saniyelerle oynarken, İzlanda takımı ise saliseler ile oynadılar. Böylece ayrıca birde futbol dersi de vermiş oldular!

Onlar toplu ve topsuz alanlarda, daha top havada iken pozisyon alıp neticeye giderken, bizim futbolcularımızda onları sadece gözleriyle seyre daldı!

Şunu kabul etmeliyiz ki, ülkemizde genelde büyük kulüplerde oynayan futbolcularından oluşan milli takımımızda, futbolcularımız bu seviyeye geldikleri halde, halen modern futbolun gereklerini sergilemekten çok uzaktalar!

Daha futbolculuklarının yetişme dönemin de alması gereken bilgilerden yoksunlar. Milli seviyeye bu eksikliklerle gelmiş olan futbolcuların başına dünyadaki hangi ünlü başarılı hocayı getirirseniz getirin sonuç değişmez!

Bir örnek mi? Bugün Alman Futbolu'nun başında olup dünyada ekol yaratmış bir takım olan Almanya'nın yıllardır başında başarından başarıya koşan, üstüne üstlük birde 2014 Dünya Kupası'nı ülkesine kazandıran Joachim Löw'ün ülkemizdeki macerasını hatırlarsınız! Türkiye'de ne Fenerbahçe ne de Adanaspor Löw'ü beğenmeyerek ülkesine postalamışlardı(!)

Buna benzer bir çok Avrupa çapında antrenör ve teknik direktörleri hep beğenmeyerek göndermedik mi? Öyle ya biz futbolu Avrupalı süper hocalardan çok daha iyi biliriz (!) Heyhat.

Hal böyle olunca da biz de başarı ancak şans ve tesadüflere kalır.

Bütün bunları aşmak için; çok iyi oluşturulmuş bir alt yapıdan yetişmiş modern futbolun gereklerini yetenekleri ile harmanlayan futbolculara, iyi donanımlı teknik adamlara, haddini bilen teknik heyeti gereksiz meşgul etmeyen bıktırıp, bezdirmeyen akıllı yöneticilere ihtiyaç var. Bu ortam oluştuğunda başarı da koşa koşa gelir!

Alt yapımızın başına idealist teknik adamları getirip görevlendirmeliyiz. Hocalara görev ve yetki verirken, sadece futbolu ve başarıyı hedef alıp düşünecek bir sürece girmeleri için kafalarında maddi sorun bırakmayacak şekilde maaşlarını ödemeliyiz.

Milli takımı çalıştıran teknik adamlara milyon eurolar heba edilirken alt yapı hocalarına sadece birkaç kuruş verirsek başarıyı yakalamamız da hayal olur!

Milli takım yöneticileri bu konuda gerçek anlam da denge kurmalıdır. Milli Takımımızın ve kulüp takımlarımızın Türk hocaları çalıştırması fikri doğru bir düşüncedir. Ben de sonuna kadar katılıyorum.

Türk hocaların, milli takımlarımızı ve kulüp takımlarımızı çalıştırmaları için federasyonca gayret ve çaba sarf edilmelidir. Önemli değerde bir çok teknik adamımızın olduğuna inanıyorum.

Ancak şu an takımın başında olan Mircea Lucescu oldukça iyi bir teknik adam. Bırakın futbolumuza altyapı hocaları ile birlikte yön versin. Futbolumuzu rayına oturtsun.

Lucescu'yu acımasızca eleştiren spor yazarı ve yorumcusu bırakın Avrupa'da takım çalıştırıp başarılara imza atmayı, acaba hayatlarında hiç teknik direktörlük yaptılar mı?

Karalama kampanyası yapan bir tek spor yorumcusu 'Evet ben yaptım ,başarımda şu' diyemez! Çünkü yok. Çünkü ikisini birden başarmak her yiğidin harcı değildir.

Onlar olsa olsa ancak asmada - kesmede Avrupa ve Dünya çapında başarılı olmuş olabilirler(!)

Tabii, bu arada haddini bilen, yerini bilen, sağduyu sahibi, aklı başında yorumcuları tenzih ederim. Sözlerim asla onlara yönelik değildir.

Son 2018 Avrupa Şampiyonası elemelerindeki başarısızlıkta, son 4 maç öncesinde milli takımın başına getirilen Lucescu suçlu mu? Kesinlikle hayır!

Türkiye'ye gelmeden önce Ukrayna 1. Lig Futbol ekiplerinden Shakhtar Donestk ve Rus Ekibi Zenit'i çalıştırdı.

Lucescu, Shakhtar Donestk de görev yaptığı 12 senede takımına adeta altın çağını yaşatarak 8 lig şampiyonluğu, 6 Ukrayna Kupası Şampiyonluğu, 7 Ukrayna Süper Kupası Şampiyonluğu ve 1 UEFA Kupası Şampiyonluğu olmak üzere 22 kupa zaferi yaşattı. Ayrıca Rusya Premier Lig Ekibi Zenit takımı ile de Rusya Süper Kupası'nı kazandı. Türkiye'de ise 2000-2004 yılları arasında Galatasaray ve Beşiktaş'ı ayrı ayrı Türkiye Süper Lig Şampiyonu yaptı. Ayrıca Galatasaray Avrupa UEFA Süper Kupa finalinde İspanyol devi Real Madrid'i 2-1 yenerken, takımın teknik direktörlüğünde gene Mircea Lucescu vardı. Böylesine önemli başarılara imza atmış bu teknik adamın, sportif başarıya aç olan ülkemize büyük katkı sağlayacağı inancındayım.

Yeter ki Lucescu'ya gerekli zamanı ve başarı için gerekli zemini hazırlamasına fırsat verelim.
Kendini Avrupa Futbol piyasasına kabul ettirmiş. bu teknik adama gölge etmeyelim yeter.

 

 

 

 

Henüz Yorum Yapılmamış. İlk Yorumu Siz Yapmak İstermisiniz ?


Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
25/04/2024 , 10:43:09
GAZİEMİR
24/04/2024 , 18:56:48
GAZİEMİR
24/04/2024 , 11:43:42
YAŞAM / MAGAZİN
23/04/2024 , 13:37:14
AKTÜEL
23/04/2024 , 13:32:29
GAZİEMİR
21/04/2024 , 16:19:04
GAZİEMİR
 
Köşe Yazarları
Köşe Yazarları
Editörün Seçtikleri
Gaziemir'den Tüm Dünyaya Yerel Haberler. Bizi Aşağıdaki Sosyal Medya Hesaplarından Takip Edebilirsiniz.
Bizi Takip Edin