Özay Gönlüm ve 'Ninenin Mektupları'!
Yerel Haberci
Hava Durumu
Arşiv
Gazete Manşetleri
RSS Beslemeleri
Linkler
// echo $giris_bas;
AnaSayfam Yap
Sık Kullanlanlara Ekle
Bize Ulaşın
Ana Sayfa
Foto Galeri
Video Galeri
Linkler

Özay Gönlüm ve 'Ninenin Mektupları'!

Facebook'ta paylaş
11/05/2021 , 14:31:11 Hit: 306

     En son ne zaman kime mektup yazdınız veya en son ne zaman kimden mektup aldınız? Bir düşünün bakalım, kaç yıl geriye gideceksiniz?

     Epey olsa gerek. Eminim bazılarınız hiç anımsamayacak. Eski mektupları atmayıp saklayanlar var ise çekmeceleri karıştıracak, dolapları döküp saçacak, bulduğu mektupların tarihlerine göz atacaktır.

     Belki de daha sonra o mektuplardan birini okumaya girişeceksiniz. Gözleriniz  aheste aheste satırlarda gezinecek.. Tanıdık yazılar, unutulan sözler, eski dostlar karşınıza çıkacak. Yırtıp attığınız mektuplar, yaktığınız zarflar aklınıza gelecek.  Sabah ayazında toprağa düşen çiğ damlaları gibi içinizi titretecek.

     Postacının yolunu dört gözle beklediğiniz günler, posta kutusunun yollarını arşınladığınız zamanlar, bıkmadan usanmadan tekrar tekrar okuduğunuz satırlar, açarken ellerinizin titrediği zarflar, geçmiş vakitler bir bir önünüze düşerken.  Duygu denizinde kopan fırtınalar,  deli dalgalarla unuttuklarımızı sahile sürükleyecek.

     Sadece mektubu okuyan mutlu olur da, beyaz kâğıtlara kara kalemlerle,  duygularını satırlara dökenler keyif almaz mı mutluluk duymaz mı?

     Mektup yazanlar bilir öyle kolay bir iş değildir. Mektup, emek ister aceleye getirilmez. Üç satırla mektup yazılmaz bir iki sözle duygular geçiştirilmez, cümleler kısaltılmaz, kalemle el yazısı ile özenle yazılır.

Mektubu yazmak da yetmez adrese ulaşması gayrete tabidir. Kâğıda döktüğün umutlarını, özlemlerini, sevdanı, çileni,   özenle zarflayıp pullayacak; postanelerin yollarına düşecek, kuyruklarda zahmet çekip postalayacak, bir de mektubunun karşılığını merakla bekleyeceksin.  Mektup yazanın mutluluğu, yar yoluna çekilen zahmette, sevda yoluna dökülen dillerde saklı olsa gerek.

     Mektup deyince hemen aklımıza asker mektupları, zindan mektupları, gurbet mektupları, dost mektupları, ayrılık mektupları, aşk mektupları bir de benim aklıma rahmetli büyük usta hemşerim Denizlili Halk Ozanı Özay Gönlüm 'ün derlediği türküler ve halk kültürümüze kazandırdığı sazıyla çalıp seslendirdiği 'Ninenin Mektupları' geliverir.

     Yeni neslin ne Özay Gönlüm'ü tanıdığını ne de o güzel Denizli şivesiyle, ağzıyla seslendirdiği Ninenin Mektupları'nı, türkülerini dinlediğini pek sanmıyorum.

     Özay Gönlüm'ü tanımayan, bilmeyenler için bu yazım araştırmalarına, türkülerini dinlemelerine vesile olsun.

     Zamanında rahmetli ninem,  dedem radyodan, televizyondan büyük ustanın Ege yöresine ait türkülerini 'Ninenin Mektupları'nı çokça dinlerdi.

     Özay Gönlüm bir de “zobalarında guru da meşe yanıyor, efem” türküsünü okursa, ninemle dedemin keyfi ,beyde paşada bulunmazdı. O güzel türkülerinin hoş sedaları, nağmeleri hala kulağımda çınlar durur.

     Özay Gönlüm'ü her izleyişimde ozanlığına, meddahlığına, sanatçılığına bir daha hayran kalırım.

     Özay Gönlüm'ün seslendirdiği 'Ninenin Mektupları' hayal mahsulü değildir.

 

     Acıpayam'ın Kırca Köyü'nde öğretmenlik yapan Mehmet Yılmaz, o köyde oturan Ummuhan Nine'nin asker torunu Kara Ahmet'e söylediği sözleri kaleme alıp mektuplaştırmıştır. 

     Özay Gönlüm de bu mektupları meddahlık özelliği ile canlandırıp, yaren adlı üç saplı bağlamasıyla seslendirerek Ninenin Mektuplarına can vermiş. Türkiye'nin dört bir tarafına sazıyla sözüyle duyurmuştur.

 

     Ninenin Mektupları, torununa söylenen uzun methiyelerle başlar;

     ''Ey benim umudumun kandili, gözyaşımın mendili, dağdan bağdan aşırmadığım, dilden gönülden düşürmediğim, türküylen, duaylan böyüttüğüm, kardan kıştan kayırdığım, bazlamaylan doyurduğum, tarlada toprağım, ağaçta yaprağım, bi tenem yavrım benim nasılsın bakem eyi misin?''

     Ne yalın, ne içten sevgi sözcükleri değil mi?

     Ummuhan Nine, torununa yazdığı mektuplarda köyde olup biten her şeyi anlatır. Kimin öküzünün öldüğünü,  köyden gidenleri, ölenleri- kalanları, düğünde kimlerin çok oynadığını bütün havadisleri bir bir  anlatır. Aynı zamanda öğütlerde bulunur, sosyal yaşamın yanlışlıklarını anlatır, köy kadınının yazgısına değinir.

     Her mektupta köyde yaşanan değişik olayları dile getirir.

     Bir mektubunda, Osman Çavuş'un karısı Dudu'nun altıncı kız çocuğunu doğurduğunu erkekli kadınlı köylülerin Osman Çavuş'un üstüne gittiklerini bunun sonucunda Osman Çavuş'un karısı Dudu'yu babasının evine gönderecek olmasından dolayı duyduğu üzüntüyü torunuyla paylaşır ve der ki;

     '' …Ulen çocuk kısmısının oğlanı kızı mı olurmuş! Yaylanın çayırlısı, evladın hayırlısı. Hem zoba odunsuz, erkek kadınsız kadın erkeksiz olmaz. Güzel irabbim böyle yazmış gocu defterine. Bilmeyen varsa bilsin, duymayan varsa duysun gari hey heeeeeey.''

 

     Ummuhan Nine, kız evlatları istemeyen babalara söyledikleriyle büyük bir ders vermiyor mu?

     Ummuhan Nine, büyükşehirde askerlik yapan torununa cicili biçili, boyalı moyalı, şıngırdak fıngırdak gibi kızlara kapılıp ta gönül vermesini istemez. Mektupla torununa gelin kısmının tarifini yapar. Bakın nasılmış Umman Nine'nin gelin tarifi okuyup görelim.

     ''Alceen gızın soyu sopu belli, saçı sırma telli, eline el değmemiş, kötü süt emmemiş, sevisi derinde, eti butu yerinde olmalı, dizine otutturuverdin mi kucağın dolmalı, hem  evlenince pazara kadar değil mezara kadar varmalı, Ee hanım dediğini de alaya kattın mı koluna taktın mı yakışmalı, Bu sözlerimi eyi dinle bakem, Bi kulağından sok da öte kulağını tıka, çıkıvermesin ulen…''

 

     Ummuhan Nine'nin gelin tarifini nasıl buldunuz?

 

     Diğer bir mektubunda, Çoban Mustafa Ali ile karısı Ayşe'nin yaşadıklarını anlatır torununa;

     Akşamüstüne doğru Mustafa Ali koyunları kuzuları evlerine ağıllarına salmış eve gelmiş. Anahtarı olmadığı için kapıda kalmış. Doğru çalgı yerine varmış ki; Ayşe hala oynuyor.  ‘Ayşe yetiveesin gaari oynadığın, hadi yörü eve gidelim!’ Ayşe ise oyununu bozmadan ''Mustufa Aliim! ben aççık daha oyneeceep''.

     İpinen beline baalamış mı inahtarı. ‘Sen şu belimden inahtarı çöz de al da gidego Mustufa Alim’ demez mi.

     Ne derler kadın kısmına, gökyüzünde düğün var desen merdiven kurarmış.

 

     Ummuhan Nine ,her mektubunu torununa duyduğu özlem cümleleri ile bitirir.

     ''Sen olmayınca yokluğun köz oluyo yüreciğimde .Gel gari yavrım.Yollara bakıttırma,gözümden yaş akıttırma,gel gari yavrım,gel gari hey hey!.”

 

     De gidi de…   Yattığın yer nur gölü olsun, Goca Usta Özay Gönlüm.

    

Esen kalınız.

Henüz Yorum Yapılmamış. İlk Yorumu Siz Yapmak İstermisiniz ?


Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
19/03/2024 , 10:20:25 Hit: 306
SİYASET
18/03/2024 , 11:13:17 Hit: 306
SİYASET
17/03/2024 , 11:10:47 Hit: 306
SİYASET
16/03/2024 , 18:21:50 Hit: 306
SİYASET
16/03/2024 , 10:21:00 Hit: 306
GAZİEMİR
16/03/2024 , 09:30:00 Hit: 306
SİYASET
 
Köşe Yazarları
Köşe Yazarları
Editörün Seçtikleri
Gaziemir'den Tüm Dünyaya Yerel Haberler. Bizi Aşağıdaki Sosyal Medya Hesaplarından Takip Edebilirsiniz.
Bizi Takip Edin