Badem Çiçeği
Yerel Haberci
Hava Durumu
Arşiv
Gazete Manşetleri
RSS Beslemeleri
Linkler
// echo $giris_bas;
AnaSayfam Yap
Sık Kullanlanlara Ekle
Bize Ulaşın
Ana Sayfa
Foto Galeri
Video Galeri
Linkler

Badem Çiçeği

Facebook'ta paylaş
Bütün bir kışı gelecek olan baharın hayaliyle geçirmişti. Nicedir sağlıkla mutlulukla geçirdiği her güne,her aya,her mevsime şükür ederdi etmesine ama artık bahar ayları bir başka anlam taşıyordu onun için.
12/05/2021 , 12:25:13

     İlkbahar deyince akan sular durmaz daha da gürler coşkun bir şelale olur taşardı kalbinden.

     Etrafında kelebekler dans ederdi ama misal olarak değil enerjisiyle tüm kelebekleri çevresine toplar adeta yarenlik ederdi onlara.

     " Şu kelebeklerin bazı türleri ne şanslı " diye geçirdi içinden. Bir ilkbaharda varoluşa geçiyorlar.   Tohumların uygun şartlarda toprak altında ağaç olacağı günü beklemesi gibi, bir tırtıl olarak girdiği kozadan kelebek olarak çıkmak için bir diğer baharı bekliyorlar.

     " Yaşadığımız dünyanın en mucizevi halleri hep baharı mı bekler? " diye mırıldanırken düşüncelerine devam etti. 

     Bundan mıdır mucizevi bir duygu olan aşkı da gönüller hep baharda arardı? Bir tırtıl gibi kozasına çekilen gönüller bahar geldiğinde  bir kelebek olup kanat çırpmak istiyorlardı. Dudaklarına mahcup bir gülümseme konmuştu, aşk aklına gelince nedense hep utanırdı.

     Acaba o hiç aşık olmuş muydu?

     Aslını söylemek gerekirse yakalandığı anksiyete bozukluğu bazı duyguları yaşamasına izin vermemişti. "Ama belli mi olur bu bahar ben de mucize bir şekilde beklenmedik bir aşk yaşayabilirim"  dedi, mırıldanırken ses tonundaki ümitsizliği bastırarak.

     Kelebekleri düşündü yine. Bekleme evrelerinde sadece dört günde ortalama bin metre ipeği nasıl örebildiklerini, nasıl bu kadar çalışkan olup nasıl bu denli sabredebildiklerini...

     "Çalışmak ve sabretmek ne büyük erdem" dedi başını kendini onaylamak için sallarken. "Ama çalışırken ve sabrederken bulunduğu anı kaçırmakta bir o kadar talihsizlikten başka bir şey değil" diyerek kendi sözünü kendi kesti, çocukluğunda okuduğu gazetelerin kuponlarını biriktirerek kazandığı fincanına kahvesini dökerken. 

     Ne zaman gerilse bir fincan kahve ve etrafa yayılan kokusu gerilen sinirlerine iyi gelirdi.

Evinin üst kattaki penceresi yeşilin her tonunu gözler önüne cömertçe serdiği muhteşem bir dağ manzarasına bakıyordu. Elindeki fincanıyla beraber pencerenin önünde duran eskimiş tahtadan iskemlesine ağır ağır oturdu. Yeşilin onlarca tonuna şahitlik ederken gözleri daldı çiçek açmış ağaçların aralarında kayboldu ve o hiç unutamadığı günleri düşünürken buldu yine kendini;

 

     18 yaşında hala mesleğine karar verememiş ama bir yandan da sınavlara sıkı bir şekilde hazırlanan varlıklı bir ailenin kızıydı.

     Babası en olmaz denilen davalarda yüksek başarı kazanmış ünü yayılmış bir avukat, annesi özel bir firmada insan kaynakları müdürüydü. İkisi de öyle geç saatlere kadar çalışıyorlardı ki hafta sonu olmasa belki de onları hiç göremeyecekti.

     Birlikte vakit geçirebilecekleri tek gün de bile annesi ayaklarını uzatıp kitaplarını okumayı, babası miskin miskin uyumayı tercih ederdi. Yine birlikte vakit geçirdikleri tek yer olan yemek masasındaki sohbet sınava nasıl hazırlanması gerektiği, saygınlık kazanabilmesi için seçeceği mesleğin önemi ve disiplinli çalışma saatlerinin önemine değinilen konulardan oluşurdu.

     O ise şimdi olduğu gibi karşısında duran pencereden gözleri dışarıya dalmış onları duymak istemiyor "nasıl olurda bahardan, yaşamanın tadından hiç bahsetmez bu insanlar" diye içleniyordu.  "Sanırım gençliğimin verdiği bir coşku sadece bu bahar?" diye düşündü. "Hayır!" diye irkildi.

     "Zaman benim de elimden bu coşkuyu alacak mı yoksa?" diye dehşete kapılırken annesi babası ne olduğunu anlamak ister gibi yemeği bırakmış yüzüne bakıyorlardı. "Biber" dedi "acı sanırım, biraz dilim yandı da".

     Az ileride pencereden o'na bakan badem ağacının beyazdan pembeye çalan çiçekleri onunla birlikte kıs kıs gülüyor adeta ruhunu daha da kışkırtıyordu.

     "Böyle bir mucizeyi nasıl görmezden gelir insanlar? Buna yaşamak denebilir mi?" diye düşüncelere daldı tekrar.

     Bu ağacın çiçeklerini seyretmek bile ruhunun aldığı bir nefesti. Ruh nefes almadan bedenin nefes alması neye yarar ki?

     Hele tomurcukların açmaya durmuş o halleri öyle naif öyle sevimliydi ki utanmasa her tomurcuğa bir ad bile koyabilirdi.

     Bu düşünceler içinde gezinirken televizyonda haberler son dakika geçiyordu. Dünyada bir pandemi haline gelmiş Covid19 Türkiye'de görülmüştü dün gece ve hızla yayılması bekleniyordu. Ve denildiği gibi çok değil bir hafta sonra önlemler arttırılmış, okullar kapanmış, sınavlar ertelenmişti. Annesi ve babası devam ettikleri işinden bin bir önlemle geliyor ve onunla temas etmeden direk odalarına geçiyorlardı. 

     Zaten nadir görebildiği anne ve babasını artık neredeyse hiç göremez olmuştu. O hırs dolu adımlarla yürüyen babasının adımlarına bile bir sakinlik çökmüştü. 

     İşten döndüklerinde karşıdan özür dileyen gözlerle bakarken " günün nasıl geçti tatlım, bugün seni düşündüm ve çok özledim" gibi cümleler yer almaya başlamıştı.

     Annesini bir defasında bahçede durmuş bugüne kadar hiç fark etmediği badem ağaçlarını izlerken buldu. Kim bilir belki de annesi uzun zamandır ilk defa duraksamış doğayı seyrediyordu, yüzüne düşen güneş ay gibi teninde parlıyor doya doya öpmek için can attığı al yanakları daha da kızarıyordu. Kızının ona baktığını gördü, belli ki o da koşa koşa sarılmak doyasıya öpmek istiyordu.

     Gözleri yaşlı "Seni çok seviyorum tatlım" demekle yetindi. Annesinin bir şeyler sakladığını hissediyordu. Babası hala gelmemişti

     Oysa son zamanlarda babası annesinden çok önce geliyordu. Kapıda robot kıyafetlerini andıran bir kıyafet giyinmiş yüzlerinde plastikten bir maske olan sağlık ekiplerini görünce hemen anlamıştı babasının da bu illet hastalığa yakalandığını. Bir kaç gündür onu keyifsiz öksürürken görüyordu fakat her bahar olduğu gibi bahar alerjisi olduğunu  düşünmüştü. Sağlık ekipleri o'na annesine ve evdeki yardımcılarına test yaptıktan sonra sonuç çıkana kadar ev karantinasında birbirlerinden uzakta beklemeleri gerektiğini söyleyerek ayrıldı. "Annemle ve babamla hiç temasım olmadı ama ne fark eder? " diye düşündü büyük bir üzüntüyle.

     Çaresizlik içinde verilen testlerden sonra sonucu öğrenmek için beklediler. Evlerinde bulunan yardımcının ve o'nun testleri negatif çıkmıştı çıkmasına ama annesi...

     İlkbahar demek mucize demekti, varoluş demekti bunu biliyordu her şey düzelecekti.

     Yanlarında kalan yardımcıları da işten ayrılmaya karar verince hepten yalnız kalmıştı. İşte kalktı ve ilk kahvesini o zaman yaptı.

     Odaya yayılan kahve kokusuna pencereden sızan ılık meltemin getirdiği çiçek kokuları karışmıştı.   Nefes alıyordu ve hala umut vardı.

     Evde kaldığı karantina süresince yardım ekipleri tüm ihtiyaçlarını karşılıyordu o da baharı yaşamaya hakkı olan her insanı bir sonraki baharlara kavuşturmak için doktor olmaya karar vermiş büyük bir özveriyle çalışıyordu. 

     Rahatlamak için dışarıyı seyrederken bugüne kadar yanından geçip kimsenin bakmaya lüzum duymadığı badem ağaçlarına insanların nasıl sarıldığını görünce büyük hayrete düşüyordu. İnsanlar nefes almanın ve özgür olmanın nasıl bir nimet olduğunu görmüş daha da önemlisi baharı fark etmişlerdi. 

     Bahar mucizelerle doluydu. İnancını hiç yitirmeden bir aya yakın evinde yalnız yaşadı ve sonunda bahar ona annesini ve babasını getirdi.

 

     Derin düşüncelerle karşıdaki yeşilin bin bir tonuna dalan kadının önünde uçuşan kelebek birden dağıttı bütün sisleri. Elindeki bardağı yere bıraktı ve daha fazla evde oturmak istemediğinden olsa gerek takıldı kelebeğin peşine. Kelebek o'nu bahçesine ektiği beyazdan pembeye çalan bir sürü tomurcuk açan badem ağaçlarının yanına getirdi büyük bir coşkuyla. 

 

     Bahar dedi gerçekten bir mucize...

Henüz Yorum Yapılmamış. İlk Yorumu Siz Yapmak İstermisiniz ?


Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
18/03/2024 , 11:13:17
SİYASET
17/03/2024 , 11:10:47
SİYASET
16/03/2024 , 18:21:50
SİYASET
16/03/2024 , 10:21:00
GAZİEMİR
16/03/2024 , 09:30:00
SİYASET
15/03/2024 , 12:31:36
SİYASET
 
Köşe Yazarları
Köşe Yazarları
Editörün Seçtikleri
Gaziemir'den Tüm Dünyaya Yerel Haberler. Bizi Aşağıdaki Sosyal Medya Hesaplarından Takip Edebilirsiniz.
Bizi Takip Edin