Baharla birlikte umutlar da yeniden yeşerirken…
Yerel Haberci
Hava Durumu
Arşiv
Gazete Manşetleri
RSS Beslemeleri
Linkler
// echo $giris_bas;
AnaSayfam Yap
Sık Kullanlanlara Ekle
Bize Ulaşın
Ana Sayfa
Foto Galeri
Video Galeri
Linkler

Baharla birlikte umutlar da yeniden yeşerirken…

Facebook'ta paylaş
02/12/2020 , 08:14:30 Hit: 5567

Evet şu an ülkemizin içerisinde bulunduğu siyasi ortam, adına her ne kadar savaş denilmese makrobet de can yakan, kan akıtan silahların, bombaların konuştuğu kaotik, bir o kadar trajik gelişmeler içimizi karartsa da; (Son olarak ortaya çıkan koronavirüs te dahil ettesek te)

Tüm bu durumları aşmak için yeniden yaşama sarılmak durumundayız.

 

Zaten sıkıntılı geçen bir yılın ardından ve yeni yılın ilk üç ayında da benzer bir yıl bizi mi bekliyor tasasını da beynimizden atarak daha güzel bir geleceği birlikte hayal ve umut etmek durumundayız. Ayağımıza dolanan ve sanki tüm yaşananlar bizim kaderimizmiş gibi öğrenilmiş çaresizlik içerisinde değil, tam tersi gelecek zamanın ancak bizlerin istediği gibi oluşacağının bilincinde hareket etmeliyiz  ve bunun için de her zamankinden de daha fazla yaşama sarılarak umudumuzu güçlendirmeliyiz.

 

Haberin var mı taş duvar?

Demir kapı, kör pencere,

Yastığım, ranzam, zincirim,

Uğruna ölümlere gidip geldiğim,

Zulamdaki mahzun resim,

Haberin var mı?

Görüşmecim, yeşil soğan göndermiş,

Karanfil kokuyor cıgaram

Dağlarına bahar gelmiş memleketimin... 

      

Ozan Ahmet Arif İçeride adlı şiirinde ne de güzel ifade eder yaşama sarılmayı…

 

Evet yine mevsimlerden Bahar, aylardan Mart…

Dağlarına ovalarına bir kez daha bahar gelmiş memleketimin.

 

Ne mutlu bize ki güneş gören memleketin denizle buluşabilen, güneşi, denizi, mutluluğu ve de umudu her zaman paylaşabilen coğrafyanın güzel insanlarıyız.

Kasvetli günleri geride bırakmak yine bizlerin elinde.

 

Gaziemir'de yaşam var!

2002 yılından itibaren yaşamaya başladığım İzmir'in şirin ilçelerinden Gaziemir'de yaşam kalitesinin her geçen gün artması beni ve ailemi oldukça mutlu ediyor.

 

Gaziemir ve eski adıyla öylesine farklı bir yerleşim ki tarihi dönemler içerisinde birçok farklı kültüre aynı anda yaptığı ev sahipliğinden anlayabiliyorsunuz. Dönemler içerisinde demografik yapılar değişime uğramışta olsalar, ilk yerleşenlerle son yerleşenler arasında en önemli ortak özelliğin ‘yaşamayı sevmeyi bilmek’ olduğunu fark ediyorsunuz. Arkeolojik bilgilere baktığınızda lahitlerden ortaya çıkanlar bu topraklarda insanların geçmişte de yaşamaya değer verdiğini anlayabiliyorsunuz. Aydınoğulları Beyliği'nin hakanı, Umur Bey, Venediklilerle mücadele ederek İzmir'e ilk gelen Emir Çakabey zamanlarından itibaren göçebe olarak bölgeye yerleşen Türkler tam bir doğa insanı olarak buralarda yaşıyorlardı. Bu yaşam kültürü nihayetinde Osmanlı Devleti zamanında da buraları yurt edinmeyi sürdürdü. 1800'lerle birlikte Osmanlı'nın uyguladığı, ekonomide dışa açılma politikaları sonucunda İzmir'deki yaşam kültüründe de yeni bir dönem başlatmıştı. Levanten ekonomisi de diyebileceğimiz bu yeni dönemde, başta Fransız, Hollanda ve İtalyanlar olmak Avrupalı birçok girişimci Osmanlı Devleti'nin kendisine sağladığı  ayrıcalıklar, imtiyazlar sayesinde elde ettikleri ekonomik güçle kısa sürede kentte sosyal ve siyasal bir güç haline de gelmişlerdi.  Osmanlı'nın son döneminde elde edilen bu ekonomik ve siyasi ağırlık bir ‘güç zehirlenmesi’ni de beraberinde getirdi. Bu güç zehirlenmesi onlara neredeyse Türkleri kendi topraklarında köleleştirmenin ötesinde onları buralardan sürebileceklerini dahi düşünebilecek noktaya taşımıştı.

 

O tarihlerde (1800’lerde) Gaziemir'de yaşamın adı Seydiköy'dü.

 

Türkler, Rumlar ve Levantenler bir arada bu kasabada yaşıyorlardı. Ekonomik üretim noktasında çoğunlukla hayvancılıkla uğraşan Türkler zamanla Cumaovası'nın dağlık alanlarına çekilmek durumunda kalmışlardı. Küçük bir bölümü ise Seydiköy’de yaşamaya devam ettiler. Seydiköy’ün yerli Rumlar ise, Levanten ekonomisinin kendilerine sağladığı avantajı yaşıyorlardı. Buradaki bağlarrın üzümleri şaraba, dağlarındaki zeytinler zeytinyağına dönüşerek ortaya çıkan ekonomik üretim Seydiköy Demiryolu ile Alsancak Limanı’ndan Avrupa'ya ulaştırılıyordu. Osmanlı Devleti'nin 1.Dünya Savaşı sonrasında işgale uğrayarak yıkılması, Kurtuluş Savaşı, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulması ardından Yunanistan'ın ısrarı sonucunda Mübale/Karşılıklı Nüfus Değişimi Seydiköy yaşamında yeni süreci başlatıyordu. (*Mübadelede Yunan ısrarının altında İngiltere'nin ciddi etkisi vardır. İtilaf Devletleri'nin başat gücü olan İngiltere’nin politikaları, savaşta yıkılan, cılız bir ekonomisi olan yeni Türkiye Cumhuriyeti'nin çok uzun yaşayamayacağı düşüncesi üzerine bina edilmişti. Bir yönüyle Levanten ekonomisinde kendisini geliştiren Rum halkının yeni devletin ekonomisine olumlu katkı yapmamasının önüne geçilmesi tezinden hareket ediyorlardı. Her zaman tartışma konusu olan mübadele gerçeğinin sorumluluğunu doğrudan Türkiye'ye bırakılmasının gerçeklerle hiç bir ilişiği bulunmamaktadır)

 

Cumhuriyet dönemiyle birlikte Seydiköy tamamen Türklerin yaşadığı bir kasaba olarak yeni döneme merhaba dedi. Geçmişin üzüm bağları ve şarapçılığı, Rumeli'den gelerek buraları yurt eden yeni Seydiköylülerle birlikte yerini tütüncülüğe ve zeytinciliğe bıraktı. Seydiköy ekonomisi 1980'lere kadar tütüne ve İzmir merkezinde başta Tekel olmak üzere çeşitli fabrikalarda çalışanların kazandığı ücret ekonomisine dayanıyordu. Bölgedeki eski askeri havaalanı yerini sivil havaalanına devretmesi, serbet bölgenin kurulması kasabada yaşayanlar açısından yeni gelir kapıları oluşturdu. Açılan yeni fabrikalar Emlak Bank Evleri derken 1992 yılından itibaren ilçe olan yerleşim, artık bugünün Gaziemir'ini oluşturmaya başladı. Kentin imar yoğunluğunun artması doğal olarak Seydiköylü yerli ailelerin büyük bir bölümünün ekonomisini geliştirdi. Gelişen Gaziemir'le birlikte ilçeye İzmir'in olduğu kadar Türkiye'nin genelinden yoğun göç olmaya başladı. Görevleri gereği bir dönem Gaziemir'de yaşamış olanlar daha sonra tayinler nedeniyle başka yerlere gitmişte olsalar emeklilik sonrası Gaziemir’de yaşamayı tercih ediyorlardı.

 

Geçmişte olduğu gibi Seydiköy/Gaziemir günümüzde de bir göçmen kenti olma özelliğini taşımaktadır.

 

İlçede kurulan ve kültür ve dayanışma derneklerinin farklılıkları ve yürüttükleri sosyal faaliyetlerdeki çeşitlilik bugün Gaziemir'in ayrı bir zenginliğini ortaya çıkarmaktadır.

 

Kendi yaşadıkları yerde kendi kültürünü korumak ve gelecek kuşaklara aktarmak adına kurulan derneklerin bulunması bazıları için ilk anda garip bir durum olarak görülse de, derinlemesine düşünüldüğünde bu durum pekala anlaşılabilir bir durumdur.

 

Kent Kültürü o insanların geçmiş kültürünü bir kenara bırakarak oluşturulacak bir olgu olmamalıdır.

Aksine geçmişin olumlu değerlerinin günümüze ve geleceğe taşınması Kent Kültürü'nü geliştirilmesine de yaramaktadır. (Geçmişin hastalıklı 'töre' gibi bir çok anlamsız kaba bir tutuculuğun ise konumuzla ilgisi bulunmamaktadır. O türden yaklaşımlar olsa olsa kent içinde Varoş Kültürü'nü ortaya çıkarır! )

 

Sağlıcakla kalın. 

 

 

Henüz Yorum Yapılmamış. İlk Yorumu Siz Yapmak İstermisiniz ?


Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
19/03/2024 , 10:20:25 Hit: 5567
SİYASET
18/03/2024 , 11:13:17 Hit: 5567
SİYASET
17/03/2024 , 11:10:47 Hit: 5567
SİYASET
16/03/2024 , 18:21:50 Hit: 5567
SİYASET
16/03/2024 , 10:21:00 Hit: 5567
GAZİEMİR
16/03/2024 , 09:30:00 Hit: 5567
SİYASET
 
Köşe Yazarları
Köşe Yazarları
Editörün Seçtikleri
Gaziemir'den Tüm Dünyaya Yerel Haberler. Bizi Aşağıdaki Sosyal Medya Hesaplarından Takip Edebilirsiniz.
Bizi Takip Edin