Sahi, sevgi neydi?!
Sevgi neydi? Sevgi sahip çıkan dost, insan eliydi, insan emeğiydi, sevgi iyilikti, sevgi güzellikti...
Türk sinemasının efsane filmlerinden Selvi Boylum, Al Yazmalım’ı izlemeyen yoktur sanırım.
Birbirlerine tutkuyla aşık olan İlyas ve Asya’nın arasındaki muhteşem aşkı anlatır film. Her ne kadar aşıkta olsalar bir müddet sonra İlyas önüne çıkan sorunları bahane ederek Asya’yı aldatmıştır. Ve bu aşk beklenmedik bir şekilde sona ermiştir. Hayattaki en büyük tutkusu kamyonu olan İlyas’ın daha kendi benliğini bulamadığını gösteren hırçın tavırlarının üzerine bir de ihanet eklendiğinde Asya evi terk eder. Oğlu Samet’le kimsesiz kalan Asya, Cemşit isimli bir adamla tanışır. Cemşit çaresiz kadın ve oğluna evinin kapılarını açar. İçinde aile özlemi yanan Cemşit kaybettiği ailesinin yerine onları koyar . Asya’da bu fedakarlıklar ve iyilikler karşısında etkilenmiştir yine de gözleri her geçen kamyonun içinde İlyas’ı arar. Yıllarca bu şekilde yaşayan Cemşit ve Asya zamanla bir aile olmuştur ve Samet Cemşit’e ‘baba’ demektedir. Her şey yolunda giderken bir gün geçirdiği bir kaza sonucu İlyas çıkagelir. Asya’nın artık onu beklemekten vazgeçtiği bir sıra da hem de. (Hayat ne ilginç değil mi? Ne zaman ki bir şeyden vazgeçseniz, size geri gelir )
Ve o efsane final sahnesi...
En saf sevgiyi hisseden çocuklar... Samet İlyas’a değil Cemşit’e baba deyip koştuğunda bilmiyorum gördünüz mü ama Asya yüreğini çıkarıp gömdü o toprağın altına. Yıllarca sancısını çekip yutkunup gözlerinden akamayacak iki damla yaşla...
Üzülmedik mi? Hepimiz üzüntüyle doğru olanı yaptığını düşünerek kabullendik.
Peki ya senaryonun sonu farklı olsaydı? Asya kendine ve oğluna bunca iyilik eden, emek veren adamı değil de aşık olduğu adamı seçip o’na dönseydi!
“Ve sonsuza kadar mutlu yaşadılar” diyebilir miydik?
Ben söyleyeyim Hayır!
Çünkü İlyas hala kendi kimliğini, ne istediğini tam olarak bilemeyen ve bu nedenden dolayı zaman zaman nefsine yenik düşen bir karakteri canlandırıyor filmde. Oysa Cemşit öyle mi?
Cemşit ne istediğini biliyor bu yüzden huzur kokuyor, güven veriyor.
İnsan güven duyduğu herkesi rahatlıkla sevebiliyor. Ama aşık olduğu herkese güvenemiyor. Kimbilir belki de aşk bu yüzden daha heyecanlı geliyor.
Aşk güzel bir şey ama sevgi daha güzel sanki?
Sevgini tanımla desem ‘Seviyorum çünkü...’ ile başlayan onlarca cümle kurabilirken aşkını tanımla desem ‘Aşığım çünkü...’ ile başlayan tek bir cümle kuramazsın.
Çünkü aşk gönül, sevgi akıl işi...
Aşkta korku, sevgide huzur var
Aşkta endişe, sevgide güven var
Aşkta kaybetme korkusu, sevgide teslimiyet var
Aşk yıpratır, sevgi onarır.
Sevmeden nasıl yaşanır?
Fakat nefsi değil ruhu doyuran sevgilerden bahsediyorum burada.
Hani eskilerin sökülen, yıpranan bir şeyi atmayıp onardıkları, ellerinde bulunan her şeye sonuna kadar sahip çıktıkları ‘Yaradılanı severim Yaradandan ötürü’ dedikleri yıllardaki sevgilerden bahsim.
Şimdiki gibi nefisleri tatmin etmek ya da yalnızlık hissinden kurtulmak için karşısındakinden çok kendilerini kandırdıkları sevgilerden değil!
Çok sevin! Bu hayat ancak sevgiyle aydınlanır. Ama unutmayın ki her sevgi de insanın önce kendini sevmesiyle başlar. İnsanın kendini sevebilmesi de kendisine ulaşmasıyla mümkündür.
Önce kendinize ulaşın. Kendinizi bulun. Kendisini bulmayan insanın da sizi bulmasına asla müsaade etmeyin. Çünkü çıkacak en ufacık bir rüzgarda sallanmaya mahkumdur o insan ve sallandıkça düşüreceği ilk insan da siz olursunuz . Yara almanızı istemem.
Sizi düşürmeden yüreğinde sımsıkı taşıyacak insanlara rast gelmeniz dileğiyle...
Sevgilerimle...
Henüz Yorum Yapılmamış. İlk Yorumu Siz Yapmak İstermisiniz ?