Seydiköylü Levantenler, Haniotou Ailesi’nin muhteşem evi ve bir sözün yerine getirilişi!
Yerel Haberci
Hava Durumu
Arşiv
Gazete Manşetleri
RSS Beslemeleri
Linkler
// echo $giris_bas;
AnaSayfam Yap
Sık Kullanlanlara Ekle
Bize Ulaşın
Ana Sayfa
Foto Galeri
Video Galeri
Linkler

Seydiköylü Levantenler, Haniotou Ailesi’nin muhteşem evi ve bir sözün yerine getirilişi!

Facebook'ta paylaş
10/02/2020 , 19:38:45

1815 yılında İstanbul’da İngiliz Konsolos’unun kızıyla evlendikten sonra Doğu’ya (Küçük Asya’ya) olan ilgisi çoğalan (!)Francis Vyvyan Jago Arundell (1780-1846) kendisinin isteği üzerine İzmir’de bir fabrikanın papazı olarak atanır.  İzmir'e yerleştiğinden beri kendisine arkeolojik eser, sikke ve elyazmalarından meydana gelen çok büyük bir koleksiyon yapan Arundell İngiltere'ye döndükten elde ettiklerini ünlü British Museum'a satar.

 

Türkiye’de yaşadığı zaman diliminde gözlemlerini notlar halinde tutan Arundell daha sonra yazdığı kitaplarda bunlara yer verir.

 

1828’deki notlarında İzmir Seydiköy notlarında Arundell o yıllarda 300 Yunan evi ile 40’ta Türk evinin bulunduğundan söz eder. Seydiköy’de bir kilisenin ve bir de caminin bulunduğu bilgisini vermektedir. Her ne kadar Arundell notlarında bahsetmese de yapılan araştırmalardan ortaya çıkan bir başka gerçek ise 40 civarında Levanten, 8 civarında ise Ermeni evinin Seydiköy’de bulunduğudur.

1826’da Van Lennep ile evlilik yapan Fransız asıllı Arlaud’ da, Seydiköy’de ikamet ediyor olması ve Evangeliki Okulu’nda öğretmenlik yapması; Elmassian ve İtalyan Paulo Caffiero’nun 1922 yılına kadar Seydiköy’de yaşamış olmaları ilçedeki Levanten ailelerin yaşadığını doğrulamaktadır.

Yine İzmir’in eski Levantenlerinden Alex Baltazzi, Gaziemir’de birlikte organize ettiğimiz bir panel sonrasında bana verdiği notlar içinde şu bilgiler vardı; 

“Seydiköy dört mahalleden oluşuyordu. Bunlar Yukarı Mahalle (*bugünkü konumu ile Yeşil Mahalle), Aşağı Mahalle (*9 Eylül Mahallesi), Çay Mahallesi (*Meles Çayı’ndan ismi geliyor.) Tren İstasyonu Mahallesi’nden (*Atıfbey) oluşuyordu.

Yukarı Mahalle, köyün güney - batısında idi. Beylido ismi ile tanınan büyük bir kuyu vardı.

Nikita, Papakou, Roussos, Zenioti ve Kurbeti’lerin evleri bu mahallede idi.

Tren İstasyonu Mahallesi en kibar insanların oturduğu mahalle idi.

Trenin durduğu bölgede çok güzel evler bulunuyordu. Sağda bahçesi servi, manolya, mersin ağaçlarıyla ve çiçeklerle donatılmış Fotiadis’in muhteşem evi vardı.

(1919-1922) Yunan işgalinde bina, Yunan ordusunun karargahı oldu.

Bu sokak içersinde Vrakozona’nın Kahvesi, demiryolları yazıhaneleri bulunuyordu.

İstasyon Müdürü Kostaki Hristodoulo idi ve daha ilerde istasyonun kahvesi ile İlia Hanioti’nin evi vardı.

İstasyon Meydanının solunda bir arsa, Kriakidi kardeşlere aitti. Ayrıca istasyona ait depolar vardı.

Buralarda, Smyrna Luna Parkı sahibi Athanasiou Dimopoulo’nun evi, köyün müdürü Hasan Bey’in kiraladığı G.Leontsini’ye ait ev, Mavroudi, Gounari, Kehaya, Tsamopoulo’nun evleri, bir de eski Cami diye adlandırılan, Türk kalıntıları, çeşme ve serviler bu mahallede dikkatimizi çekerdi.

Bu mahallenin üst kısmında “Frangika”(Frenklerin mahallesi) ismi verilmişti. Çünkü orada eskiden Avrupalıların evleri vardı.

Madama sokağı alt Kiliseden başlayıp, de Hoschpied ve diğer Avrupalıların evlerinin önünden geçiyordu. Sokak Daniel de Hoschpied’in Madama olarak bilinen eşinin adını almıştı.

Büyük Meydan Kefalani (Cafe Alanı), istasyon, aşağı mahalle ve çarşı arasında idi.

Çarşı da bir çok dükkan, iki han, kahveler vardı. Regie (Tütün Şirketi) yanında Markakis’in evi bulunuyordu.

Köyde, piknik ve gezi alanları çoktu.

Papayani, Foscolu’nun çınarı, Steliou’nunn fabrikasının olduğu Kemeri, Formozdere, Dablaziki v.s gibi piknik alanları vardı.”

Rahmetle andığım Alex Baltazzi’nin bana verdiği notlarda Seydiköy’deki Levanten ailelerin önemli isimlerinin böyle anıldığını yazıyordu.

Çiftlik sahibi ve şarap üreticisi Chanioti (Yunanlı Hanioti) ailesi, İtalya ve Almanya’ya şarap ihraç ediyordu. Günümüzde Hava Teknik Okulları içinde kalan bu yerler Haniotou’nun üzüm bağlarının olduğu yerlerdir. Krakidi ailesi Kazamir’de çiftlik sahibi ve şarap üreticisiydiler.

Seydiköy üzerine araştırmalar yapan Yunanlı yazar Maritsa Spyrou anılarında;

“Seydiköy şarabı İzmir tavernalarında büyük bir marka niteliği taşıyordu. Özellikle ismi marka olmasında büyük bir rol oynuyordu. Ayrıca birahane, tütün dükkanı, Postane, tren bileti satış noktası ve iki sineması vardı. Sinemaların biri Dr.N.Lorandos’a (1918) ait idi. Diğeri ise Seydiköy’ün son belediye başkanı Spiro Mavroudi’ye ait idi. 1915’te halka açılmıştı.

 

Çiftlik sahibi ve şarap üreticisi Chanioti ailesi, İtalya ve Almanya’ya şarap ihraç ediyordu. Krakidi ailesi Kazamir’de çiftlik sahibi ve şarap üreticisiydiler.

 

1902’de Seydiköy’e Ziraat Okulu açıldı. Ziraat derslerinin çoğu Yunanca veriliyordu. Bir kısmı ise Türkçe ve Fransızca idi. 1920 de ziraat okulunun fakülteye dönüştürülebilmesi için Yunan Üniversitesine 30.000 dönümlük toprak tahsis edildi.”

 

Bu yıllarda İzmirli Yunanlılar şimdiki İzmir Kız Lisesi binasında Ionya Üniversitesini faaliyete geçirmek isterler.

 

Seydiköy’deki bu Ziraat Okulunu da fakülte haline getirmek isterler. Kurulacak bu üniversite için Avusturya-Viyana Üniversitesi’nden 100 bin kitap bağışı sağlarlar.

 

Ziraat Mektebi’nin Seydiköy’de açılmış olması, Yunanlı Seydiköylüler, bölgede yetişen üzümlerden kaliteli şarap üretilmiş olmasıyla ilgilidir.

 

Prof. Dr. Ersin Doğer’de bölgeyi şöyle tanımlar;

 

“Üzüm bağları Buca ve Bornova düzlüklerini kaplıyordu.

 

Hatta İzmir’de denize yakın Ana Tanrıça(Magna Mater)tapınağında efsanevi ‘Pramnios 24’ şarabının elde edildiği senede iki-üç kez ürün veren değerli bir bağ yetiştirilmekteydi.

 

Geçen iki yüz yıl boyunca Anadolu’nun bitki örtüsünü tanımaya girişen botanikçiler araştırmaya buradan başlayınca;

 

1001 bitkiyle bezeli bu coğrafyada şaşırtıcı, başka yerlerde görülmeyen ya da ilk kez İzmir’de görülen bitki ve çiçeği kentin adıyla bilim dünyasına tanıttılar. Yabani kereviz(Smyrinium connatum, Smyrnium olustratum ya da Smyrinum rotundufolium) ılgın(Tamarix Smyrnensis) kekik(Organum Smynaeum) bunlardan birkaçıydı.

 

Gaziemir’den Seydiköy’e kadar tren hattının Fotiadi tarafından ilave bir hat çekilmesinin nedeni 1876 yılında bu şarapların İzmir piyasası yanında yurt dışına ihracı için yapıldığı kayıtları vardır. Seydiköy şarabı, genelde kırmızı ve gayet kuvvetli bir şarap sayılırdı.

 

Hanyoti-Lorandu Ailesi;İlias Haniotis Sevdiköy'lü Antonia Evthimiu (Athina Fotiadi-Evthimiu'nun kızı) ile evlendi. Ilias Haniotis, Kithira'dan (Çuha adası Yunanca:Κύθηρα, İtalyanca: Cerigo Mora Yarımadası'nın güneyinde bulunan ve günümüzde Yunanistan sınırları içerisinde yer alan ada.  Afrodit in bu adada doğduğu rivayet edilir.)

 

Sevdiköy’e göç eden Theodoros Haniotis'in 5 çocuğundan biriydi. Diğer 4’ü ise Labros, İoannis, Sofia ve Eleni.

 

Lambros'un ( Eleni Mertikopulu ile evlendi) Sevdiköy'de şarap fabrikası vardı. İtalya ve Almanya'ya şarap ihraç ediyordu. 3 çocuğu vardı Theodoros, Konstantinos ve Nikos.

 

1922’de Atina'ya gelen Nikos orada Tıp Fakültesi’nde okudu. Bir süre Evangelismos Hastahanesi’nde görev aldıktan sonra, Pamakaristos Hastanesi’nde Baş Hekim oldu. Bu gün çocukları Nikolau, Eleni ve Lambros hala hayattalar. 

Ilia Hanioti'nin köşkü tren istasyonunun yanında bulunmaktaydı. Köşk bugün hala ayakta durmaktadır.

Köşkün duvarları taştan yapılmış, yerler ahşap döşeli ve birçok odası olan bir köşktü. Haniotis evin girişindeki ilk odayı muayenehane olarak hazırlatmıştı. Hollandalı De Hoscpied ailesinin özel doktoru idi. De Hoscpied ailesi Dr. Haniotis'e minnettardı. Ona gittikleri her yerden hediye getiriyorlardı. "Sevre" markası altındaki porselen bir hediye de bunlardan biriydi. Fransa'nın Serve bölgesinden hediye getirmişlerdi. Doktorluk dışında birde bağ-bahçe sahibiydi. Birçok insana ekmek kapısı oluşturuyordu.

Fakat Sevdiköy'ün sevilen doktoru erken yasta (47 yaşında)o yıllarda  birçok kişinin öldüğü Tifo hastalığına yakalanarak vefat etti.

Haniotis gibi bir diğer tanınmış ve sevilen doktor ise Buca'da görev alan Nikos Lorandos idi.

Nikos Lorandos uzun yıllar Bucalılar, Sevdiköylüler ve göçtükten sonra pek çok Atinalı’nın hayatını kurtarmıştı. Oradaki insanlar için bir gurur kaynağı idi.

Adını İngiliz olan dedesinden almıştı. Dedesi sultanın özel doktoru idi. Fakat sultanın yanında çalıştığı esnada bir kıza aşık olmuştu. Sonra da o kızla kaçtı. Peşlerine düşen sultanın adamlarından kurtulmak için İthaki'ye ( Mitolojide Oddiseus'un yaşadığı Yunan adası, Sisam adası karşısında) kaçtılar. Giani adında bir oğulları oldu. Gemici olan Giani's Buca’ya ziyareti esnasında Dr.Manikopulu'nun kız kardeşi Margi ile tanıştı. Kısa surede ona aşık oldu, onu büyük bir aşkla seviyordu, onunla evlendi ve Buca'da kalmaya karar verdi. Margi ve Giani Lorando'nun 1888 de Nikos Lorando adında çoçukları oldu. Bu çocuk ilerde insanların hayatını kurtaran bir doktor olacaktı. Lorando dışında üç çocukları daha vardı. Nikos Lorando liseyi İzmir’de okuduktan sonra Üniversite için Atina'ya gitti. Atina Üniversitesinde tıp okudu. Uzmanlığını ise Fransa'da yaptı. Fransa'dan döndükten sonra Atina'da diplomasını tanıttı. Ardından İzmir'de Grek hastanesinde göreve başladı.

Buca'nın doktoru Nikos Lorandos Sevdiköy'ün doktoru olan Haniotis'i bir ziyareti esnasında kızı Zoi ile tanıştı. Kısa sure sonra onunla evlendi ve Sevdiköy'de yaşamaya başladı. Kayın pederi öldükten sonra Sevdiköy'ün yeni doktoru o olmuştu. Lorandos  akademisyen Milonas ve Buca'daki Amerikan Koleji(günümüzde Nato’nun olduğu yerde idi.) Maclachlan'in müdürünün özel doktoruydu. Lorando ve Zoi'nin Athena ve Lella adında iki kız çocukları olmuştu. Fakat 1922 de göç esnasında küçük kızları Lella vefat etti. Yolculuk ettikleri gemide bir de Maclachlan Kolej müdürünün kızı ve Cass Arthour Reed Kolejinin müdürünün eşi Rosalin Maclachlan Reed vardı.

N. Lorandos Maclachlan Kolejinde okumuştu. Oranın müdürüyle tanıştı. Doktor olduktan sonra ailenin özel doktoru olmuştu. Rosalin'in dediğine göre babasını birçok kez ölmek üzere iken hayata geri döndürmüştü. Göç esnasında Rosalin ve çocukları için özel savaş gemisi gönderilmişti. Lorando ailesi daha güvenli olacağını inandıkları gemiye binmek istediler, fakat Türk askerleri buna izin vermedi. Bunu gören Rosalin onlar binmezse bende binmem dedi. Ardından Türk askerleri boyun eğmek zorunda kaldı ve Lorando ailesini gemiye aldı. Böylece Amerikalı Rosalin babasının can borcunu ödemeyi başarmıştı. Pire limanına vardıklarında ise ilk yaptıkları ölen bebeği gömmekti. Aile hiç böyle hüzünlü bir an yaşamamıştı.

Nikos Lorandos 1922 göçünden sonra  Atina'da Evangelismos Hastanesinin Baş Hekimi oldu. Aynı zamanda  Atina Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji bölümünde öğretim üyesi olmuştu. Yıllar içinde seksenden fazla önemli araştırmalara  imza attı. Bunlardan bazıları: Amibik Dizanteri, Spirotek bakterileri, Plasmodiumlar, Sıtmanın bulaşma şekilleri  ve tedavisi başlıkları altındaki araştırmaları idi. 

Rosalin bir sure sonra İzmir’e geri döndü. Amerikalı olduğu için rahatça ülkeye girip çıkabiliyordu. İzmir’e vardığında ilk işi Sevdiköy'e Lorando'nun evine gitmek oldu. Eve girdi ve evdeki bütün değerli eşyaları topladı. Hiç vakit kaybetmeden eşyaları Atina'ya ailesinin yeni evine gönderdi.  Lorando gördükleri karşısında gözlerine inanamamıştı. O kadar sevindi ki ne diyeceğini bilemedi.  Niko ve Zoi'nin küçük kızı o evde doğmuştu. Bebeğe Rosalin ismini verdiler. 

Rosalin Dr. Elpidoforo Papantonio ile evlendi. Kocası çok yardım sever birisi idi. Memleketi Kos adasında 4000 kitaplı kiliseyi kendi imkanlarıyla inşa ettirdi. Bu aile " Elma, Elma ağacının altına düşer" atasözünü çok iyi yansıtıyordu. Çünkü çocukları Nikos Papantoniu da babası Elpidoforu, dedesi Nikos Lorandu ve büyük babası İlia Hanioti gibi bir doktor olmuştu. Rosalin Lorandu-Papantoniu aynı zamanda akademisyen, Arkeolog Georgio Emm. Milonas ile sıkı bir dost ve iş arkadaşıydı. İkisi tam on altı sene arkeolojik kazılarda birlikte çalışmıştı. 

 

Artık ihtiyarlayan Rosalin beni sık-sık köşküne davet ediyor,(Maritsa Spyrou) her gittiğimde maziye dair yeni bir şeyler öğreniyordum. Mesela babası N. Lorandos öğrenciliğinde Rober Debre'nin (Çoçuk Sağlığı Uzmanı) sınıf arkadaşıydı. Rober bir zamanlar  Fransa Başbakanı olan Michel Debre'nin babası idi. Köşkünde birçok ünlü ismi misafir etmişti. Dwight David Eisenhower'in(Dwight David Eisenhower (d. 14 Ekim 1890, Denison, Teksas - ö. 28 Mart 1969, Washington D.C., ABD), lakabı "Ike", ABD'nin 34. başkanı (1953-1961). II. Dünya Savaşı'nda 1944-45 yıllarında Batı Avrupa'daki Müttefik kuvvetlerinin başkomutanlığını yapmıştır. 1951 de NATO'nun ilk başkomutanı olmuştur. Alman asıllıdır özel doktoruydu.)Küçüklükten beri Buca'lı Dr.Lorandos'un adını surekli duyuyordum. Annem ve babam onu yakından tanıyorlardı. Bende sebebini bilmediğim bir nedenden dolayı ona sempati duyuyordum.

Bu mezar taşı 2008 yılı Gaziemir eski mezarlığı girişinde, bir mezarcı tarafından yüz üstü kapatılmıştı. Arkeolog olan eşimin de bu muntazam bir kitabeye benzeyen taş dikkatini çekmişti. Taş duvara dayatılmış, yazılar görülmüyordu. Elimizi taşın arka yüzünde gezdirirken baktık ki, taş üzerine yazıya benzer çentikler var. Mezarcıya rica edip taşı düz tutmasını rica ettik. Taşın üzerinde yazılar vardı. Bize vermesini, mezarcıdan rica ettik, vermedi. Ben onu parayla satın aldım dedi. Neyse parasını verdik. Taşı 2010 yılında “Anı Evi” açılıncaya kadar mezarlığın girişinde mevcut taşın üzerine, yazıları görünmeyecek şekilde koydurarak “musalla” taşı olarak kullandırdık. ”Anı Evi” açılınca belediye başkanı H.İbrahim Şenol’la onu bahçeye taşıttık.

Seydiköy’ün doktorları; Uzun yıllar Ilia Haniotis, ölümünde Haniotis’in kızı Zoi ile evli olan Bucalı Dr Nicola Lorando yerini aldı. Ioanis Frangiadi diye bir doktor daha vardı.

Seydiköy sinemaları; 1915’de çarşıda iki sinema vardı. Biri Spiro Mavroudi ve Cochino’ya aitti. İkincisi ise Doktor Lorando’ya aitti ve istasyonda, Ilia Honioti’ye ait olan evin bahçesinde bulunuyordu.

Seydiköy Kahvehaneleri ve Esnafları; Kafelani meydanında birçok kahve vardı. En büyüğü, her hafta sonu müzik de çalan, bilardosu olan, tren istasyonu yolunda bulunan Yanakou Vrakozana ‘nun kahvesi idi. Vrakozona’lar ayrıca çiftlik sahibi idiler. Seydiköy’de 3 fırın, 2 eczane, 14 bakkal, 6 kasap, 1mumcu, 3 şarap imalathanesi, 1nalbant, 2 at arabacısı, 1 kuru yemiş dükkanı, 1süt ürünleri dükkanı 2 kunduracı, 3 meyhane, 1 şifa bitkileri dükkanı, 1 tatlıcı, meydandakiler hariç bir sürü kahvehane de mecuttu. Şarap,rakı, kanyak ve kendi üzümlerinden üretip satan bir çok taverna da vardı. (Maritsa Spyrou 2013,s.10)

OKULLAR; Aşağı Agios Ioannis’in avlusundaki okullardan başka 1908 ‘de kilisenin dışında kızlar için büyük bir okul inşa edilmişti.Ziraat okulu Yunaca öğretim görüyor. Amaç Türk döneminde İzmir Kız Lisesi görevi gören yerde Ionya Üniversitesi açmak, Seydiköy’deki Ziraat Mektebini de fakülte yapmaktı. Kafelani meydanındaki Türk döneminde Belediye binası olarak kullanılan yerde “Ana Okulu” açılmıştı.

1910 Kazemir tren istasyonun biraz üstünde NİF dağına doğru, bir ziraat okulu açıldı. Müdürü  Ermeni Zacharia, Sekreteri de Hayri Bey idi.

Seydiköylü Yunanlıların anılarında, Seydiköy’ü 2006 ve 2008 ziyaretlerinde onları karşılayıp ağırlayan Belediye Başkanı ile kurdukları dostane ilişkilerde onları çok memnun eden “dostluğumuz bundan sonra gelişecek” sözlerinden ve bu dostluğu pekiştirecek işler yapacağımızdan emin olunuz sözleri olmuştur.

2009 yılından sonra Belediye Başkanı olan Halil İbrahim Şenol zamanında karşılıklı pek çok ziyaret yapılmış. Bu ziyaretler esnasında Maritsa Spyrou Seydiköy hakkında bir kitap yazmıştı. Bu kitabın tanıtımı için Atina’ya davet edilmiş ve ağırlanmıştık. Bu davetlerde Belediye Başkanı Halil İbrahim Şenol bu evi müze haline getirme sözü vermişti. Bu müjdeyi Seydiköy’de yaşamış Yunanlılar büyük bir coşkuyla kutlamışlardı. Maritsa Spyrou bu müjdeyi şu sözleri ile kutluyordu; “Evin taştan duvarları zamana aldırış etmeden bugüne kadar ayakta kalmıştı. Sanki daha güzel günler beklercesine, seksen dört yıl beklemişti. Şimdi de yeni sahipleri ile farklı güzelliklerle tanışmaya hazırlanıyordu. Bu muazzam ev artık bir müzeye dönüşecekti.”

 

Yıl 2019, yine Seydiköy’ü ziyaret eden Seydiköylü Yunanlıları bu defa Belediye Başkanı Halil Arda karşılıyor. Onlara birlikte çok şeyler yapacağı müjdesini bu defa gerçekleştiriyor ve eski Seydiköylü Haniotou’nun evini istimlak ederek, yıllardır verilen sözleri yerine getiriyordu.    

 

 

 

   

Henüz Yorum Yapılmamış. İlk Yorumu Siz Yapmak İstermisiniz ?


Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
18/03/2024 , 11:13:17
SİYASET
17/03/2024 , 11:10:47
SİYASET
16/03/2024 , 18:21:50
SİYASET
16/03/2024 , 10:21:00
GAZİEMİR
16/03/2024 , 09:30:00
SİYASET
15/03/2024 , 12:31:36
SİYASET
 
Köşe Yazarları
Köşe Yazarları
Editörün Seçtikleri
Gaziemir'den Tüm Dünyaya Yerel Haberler. Bizi Aşağıdaki Sosyal Medya Hesaplarından Takip Edebilirsiniz.
Bizi Takip Edin