Sen mi daha mükemmelsin yoksa ben mi?
Yerel Haberci
Hava Durumu
Arşiv
Gazete Manşetleri
RSS Beslemeleri
Linkler
// echo $giris_bas;
AnaSayfam Yap
Sık Kullanlanlara Ekle
Bize Ulaşın
Ana Sayfa
Foto Galeri
Video Galeri
Linkler

Sen mi daha mükemmelsin yoksa ben mi?

Facebook'ta paylaş
Aslına bakarsan mükemmele ulaşabilmemiz için de her insanın yaradılışına ayrı bir meziyet gizlendi. Keşfetmesi ve geliştirebilmesi ellerimize bırakıldı. Kişinin rızkı da o meziyetinin içine saklandı. Ama insanoğlu verilen bu meziyeti, kendi kendine kazandığını zannetti. Onunla öğündü durdu.
27/09/2019 , 10:10:16

Geçenlerde bir arkadaşım ile sohbet ediyorken konu mükemmelliğe geldi ve bana o can alıcı soruyu sordu;

 “Kim mükemmel olmak istemez ki?”

 

Bir an durup düşündüm! Gerçekten mükemmel olmak neydi ve nasıl bir şeydi?

 

Bütün gün canla başla koşuşturmama rağmen yaptığım hiçbir iş tam anlamıyla mükemmel değildi. Bazen kıyısına köşesine varsam da ertesi gün pekala çuvallayabiliyordum . Oysa mükemmel olmak, devamlılık gerektiren bir şeydi.

 

Örneğin bir keki mükemmel yapıyorsan her zaman aynı şekilde yapman gerekirdi. Yok unu az geldi, fırında fazla kaldı gibi bahaneler kabul edilemezdi.  İyi de herkesin sevdiği mükemmel kek başka! Benim ki havuçlu tarçınlı, oğlumun ki çikolatalı mesela. Yani diyeceğim o ki mükemmellik... Kime göre, neye göre?

 

Aslına bakarsan mükemmele ulaşabilmemiz için de her insanın yaradılışına ayrı bir meziyet gizlendi. Keşfetmesi ve geliştirebilmesi ellerimize bırakıldı. Kişinin rızkı da o meziyetinin içine saklandı. Ama insanoğlu verilen bu meziyeti, kendi kendine kazandığını zannetti. Onunla  öğündü durdu.

 

Oysa siz hiç bir kuşun uçabiliyor diye öğündüğünü gördünüz mü ya da bir balığın yüzebiliyor diye!

 

Komik geldi değil mi? Bir insanın meziyeti ile öğünmesi de işte bu kadar komikti!

 

Ne demiştik mükemmel olmak...

 

Günümüzün getirdiği sosyal medya hastalığı ile birçoğumuz türlü türlü meziyetlerimizi ortaya çıkartıp sergileyerek mükemmel olduğumuzu kanıtlamaya çalışıyoruz şu sıralar!

 

Kime baksak çok başarılı, kime baksak çok yardımsever, kime baksak çok güzel , kime baksak çok mutlu...

 

Hamur tutanın aşçı, şarkı söyleyenin şarkıcı, çöp adam çizenin ressam, yazı yazmasını bilenin yazar olduğu dönemimizde önemli olan yapılan işin kalitesi değil, işi yapan kişinin taktığı saatin ve gözlüğün, giydiği kıyafetin ve ayakkabısının markası oldu!

 

Evet, bir de fizikler çok önemliydi tabi!

 

Kadınlar da göğüsler dik, bel ince, kalça geriye doğru, saçlar havalı; Erkekler de giydiği dar gömleği yırtacakmış gibi hissettiren göğüs ve karın kasları ben spor yapıyorum diye bas bas bağıracak!

 

Eskiden büyüyünce de giyersin diye büyük büyük alınıp bileklerimizi açık bırakıncaya kadar büyüdüğümüz ama hala yokluktan giydiğimiz pantolonlar gibi bileği gösteren strech pantolonlar giyilecek,  bir de hafif kirli sakal... Oldu, tamam! Bu özellikler mevcut ve 'cool' bir duruşa sahipse kişi çok bir şey yapmasına gerek kalmıyor zaten!

Hamur yoğurmayı biliyorsa karizmatik bir şef, az çok kafiyeli yazı yazabiliyorsa muhtemel olasılık kişisel gelişim yazarı oluyor. (Konusunun ehli iyi isimleri tenzih ederek söylüyorum elbet!)

 

“Sen değerlisin! Seni üzenlerden uzak dur, kendi değerini bil”, “Kadınlar güçlüdür, yalnız kadınlar daha güçlü” gibi, mehterleri vererek içimizde her an uyanmaya hazır egolarımızdan bir yanak alıp, hatalarımızı halının altına süpürmemize çok yardımcı olan bir takım yazılar...  Okuyup harekete geçiyoruz, daha doğrusu karşımızdakine küsüp arkamızı dönüyoruz. Sonra ne kadar bencilleştiğimizin farkına bile varmadan yalnızlığımızı asaletimizden zannediyoruz! O suskunluğum olacaktı değil mi? İyi de hiç susmuyoruz ki!

 

Neyse efendim sonra birleşip kitap oluyor bu kafiyeli cümleler; süslü kapaklar ve afili bir söz ile ön raflarda yerlerini alıyor. Bir de öyle değerli başka kitaplar oluyor ki, sahaflarda sessiz sedasız sahibini bekleyen!

 

O'nu gerçekten hissedecek, okurken onunla bütün olacağına inandığı insanlara ulaşmak için sabrediyor, bağırıp çağırıp kıymet bilmeyenlerin eline düşüp kendini yıpratmıyor!

 

Bizim çocukluğumuzda mükemmellik kavramının bu kadar dile geldiğini de hiç hatırlamıyorum. Neden mi? Çünkü eskiden insanlar hep çalışmak, üretmek ile meşgullerdi! Kendilerini göstermek ya da ispatlamak ile değil!

 

Eskilerde mükemmellik ;

Bir babanın bütün gün çalışarak alın teri ile getirdiği unu, yağı annenin sıcacık aş etmesiydi. O aşı, kurulan bir yer sofrasında konu komşuyla bölüşmekti.

 

Büyüklere gösterilen hürmette, çocuklara gösterilen şefkatte idi...

 

Şimdilerde ise mükemmellik;

Sırf güzel yemek yapabildiğini ispatlamak adına kurulup fotoğrafı çekilen sofralar da;

 

Eskiden dışarıda eşlerinin elini tutmaya bile haya eden adamların oğullarının eşleriyle yatak odalarına kadar çekip çok seviyorum başlıklı fotoğrafların da;

 

Çocuğunun çok zeki, üstün ve başarılı olduğunu ispatlamak için baskı yapıp çocuğunun çocukluğunu elinden alan ebeveynler de;

 

Gençlerin havalı görünmek adına bir sayfasını dahi okumadığı kitapları önlerine açarak meşhur kahve mekanında olduğunu göstermek için girdiği çabalar da;

 

Çürüyüp gidecek bedenin için gerçek değerlerinden çaldığın zaman da!

 

Şu an Frederic François Chopin - Spring Waltz (Mariage d'Amour) bestesini dinliyorum ve düşünüyorum da, iyi ki bundan yaklaşık 200 sene önce yaşayıp bu benzersiz besteleri yapmış, şu an yaşıyor olsaydı belki video çekip yükleyeceğim derken yapacağı besteyi bile unutabilirdi.

 

Şaka bir tarafa çürüyüp gidecek bedenimizle, kimseye bir hayrı dokunamayacak işlerimizle artık zamanımızı çöpe atmayalım. 

 

Kendimizi ispatlayacağımız tek kişi yine kendimiz olalım.

Ah Chopin! Ölümünden tam 170 yıl sonra hala birçok kişinin kalbine dokunmayı başarmak...

 

Mükemmellik bu olsa gerek.

 

Sevgi ve Saygılarımla...

Henüz Yorum Yapılmamış. İlk Yorumu Siz Yapmak İstermisiniz ?


Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
19/03/2024 , 10:20:25
SİYASET
18/03/2024 , 11:13:17
SİYASET
17/03/2024 , 11:10:47
SİYASET
16/03/2024 , 18:21:50
SİYASET
16/03/2024 , 10:21:00
GAZİEMİR
16/03/2024 , 09:30:00
SİYASET
 
Köşe Yazarları
Köşe Yazarları
Editörün Seçtikleri
Gaziemir'den Tüm Dünyaya Yerel Haberler. Bizi Aşağıdaki Sosyal Medya Hesaplarından Takip Edebilirsiniz.
Bizi Takip Edin