Bir insanın anavatanı çocukluğudur
Yerel Haberci
Hava Durumu
Arşiv
Gazete Manşetleri
RSS Beslemeleri
Linkler
// echo $giris_bas;
AnaSayfam Yap
Sık Kullanlanlara Ekle
Bize Ulaşın
Ana Sayfa
Foto Galeri
Video Galeri
Linkler

Bir insanın anavatanı çocukluğudur

Facebook'ta paylaş
Nasıl sağlam kalabildiğimize gelince işin sırrını çook uzun yıllar önce yaşamış bir Yunan filozof Epictetus veriyor. Ve diyor ki; “Bir insanın anavatanı çocukluğudur!“
12/05/2019 , 00:27:07

Şu an oturduğum bina, çocukluğumu geçirdiğim evin yıkıntıları üzerine kurulmuş beton parçalarından ibaret.

Ve çocukluğum... O yıkıntıların üzerine kurulan binanın temeli gibi derinlerde kalsa da sapasağlam bana gülümsüyor ...

Şimdi düşünüyorum bu binanın temeli mi daha sağlam yoksa benim çocukluğumun mu? Bina daha 7 yaşında ve hiç deprem görmedi. Oysa ben... Ne depremler gördüm ve yaşadığım müddet göreceğimin de farkındayım...

Tamam belki biraz sıvalarım döküldü yani yüzümde iki üç çizgi arttı, biraz saçım beyazladı falan ama sapasağlam buradayım işte... Buradayım ve iki çocuğumun temelini sağlamlaştırmak için elimden geleni yapıyorum. Tabi ki her anne gibi yetersiz görünüyor gözüme yaptığım her birşey...

Peki sen ne depremler gördün?  Neler atlattın ve nelere göğüs gerdin? Bazen düşünüp sağlam kalabildiğin için kendini tebrik ediyorsun değil mi? Kimbilir belki de çok sağlam kaldığını düşünmüyorsun. Tamam sarsıntılardan  bir iki tahta çatlamış olabilir dert etme, hepimizde var o çatlaklardan! Daha bile iyi! En azından aradaki boşluklardan hava giriyor ve nefes alabiliyoruz.

Nasıl sağlam kalabildiğimize gelince işin sırrını çook uzun yıllar önce yaşamış bir Yunan filozof Epictetus veriyor. Ve diyor ki; “Bir insanın anavatanı çocukluğudur!“

Ben bu sözü duyduğumda henüz 18 yaşındaydım sanırım ve güzel bir gülümseme konmuştu yanağıma. Unutamayacağım ve hoşuma giden bir söz olsa da gerçek derinliğini seneler sonra anlayabileceğim hiç aklıma gelmemişti açıkçası.

Bu sözü duyar duymaz istemsizce kendi çocukluğuna gidiyor insan. Kendi çocukluğumu düşünürken bir yandan da çocuklarım gözümün önünde. Her imkan sunulmuşken önlerine onlar mı daha şanslı yoksa onca imkansızlıklara rağmen biz miydik şanslı olan düşünmeden edemiyorum!

Her yerin toprak olduğu ki göz odalı, dışı sıvalı, mutfağın ve tuvaletin  bahçe kısmında kaldığı köy evimizde geçti çocukluğum. Koskocaman bir bahçesi olan bu evde atımız vardı, kuzularımız, tavuklarımız.  Sabahları kümese girer yumurta toplardım geçerken  çeşmenin yanındaki gülü koklardım, kuzularla aynı boy olduğum için bakışır başlarını okşardım. Çardağın altında babanemler tütün dizerdi yanlarına otururdum. Henüz 6 yaşında olmama rağmen elimde zifir kolumun altında şiş dizerdim o tütünü bir çocuk ne kadar dizebilirse. Kıyamazlardı bırak yoruluyorsun derlerdi bırakır annemin çamaşır yıkadığı teneke leğeni alır içine su doldurur saatlerce oynardım. Şimdi o büyülü evin yerini dört katlı oniki daireli kocaman bir beton parçası aldı. Önünde bir bahçesi dahi olmayan kediden başka hiçbir hayvanın uğramadığı bu apartmanda geçiyor çocuklarımın öyküsü.

Okul park ve ev üçgeninde geçiriyoruz kışı. Binaların içinde bahçe nedir görmeyen, bir bitki ekmeyen, bir hayvana dahi dokunmamış yapayalnız çocuklar yetiştiriyoruz. Arkadaşları olsun onlarla oyun oynasın diye ne toprağı ne çiçeği olan olsa da çitle çevrilen, plastik oyuncaklardan başka birşey bulunmayan parklara götürüyoruz. O da hava güzel ise.

Hele bir de Kardeşi yoksa çocuk tümden yalnız. Yok yemeğini yesin yok vakit geçirsin diye açtığımız çizgi filmlerden ve ellerine verdiğimiz tabletlerden başka birşey yok hayatlarında. Ne yapalım kreşe gönderelim de el becerisi gelişsin, arkadaşları olsun rahat diyalog kurmayı öğrensin diyoruz. Özel kreş ise gönderdiğimiz, üstüne bir maaşı yatırıyoruz. Kağıdı, boyası, yapıştırıcısı, makasına verdiğimiz paralar çabası! Öğretmen etkinlik yaptırıyor eve ödev veriyor onları dahi kendimiz yapmaya çalışıyoruz çocuk yapamaz diye! Halbuki biz o imkansızlıklara rağmen bulduğumuz boyalarla resimler çizer, yazılar yazar kendi dergimizi çıkarırdık. Kartondan kukla yapar onunla piyesler hazırlar tiyatro gösterileri sergilerdik. Annelerimizin diktiği şalvarlardan kalan parçaları toplar bebeklerimize elbiseler dikerdik. Yani biz elimizde var olan herşeyi çoğaltır onlarla üretirdik.

Şimdi öyle mi yok makas elini kesecek yok yorulacak diye çocukların hayal dünyalarını geliştirmelerine bile fırsat vermiyoruz! Ne isterlerse en hazırını koyuyoruz önlerine. Aman arkadaşında var benim çocuğum eksik kalmasın, kendini kötü hissetmesin diye diye emek vermeden herşeye ulaşan ve bu nedenle kadir kıymet bilemeyen, üretmenin verdiği hazzı yaşayamayan mutsuz çocuklar yetiştiriyoruz.

Hep meşgulüz, hep bir işimiz var çocuklarımızı ne durup dinlemeye ne anlamaya ne de onlarla oyun oynamaya zamanımız var. Ya da vicdan rahatlatmak için 15 dk ilgilenip mutlu olsun diye ellerine tableti veriyoruz. Karşıdan da ahkam kesiyoruz “düzgün oyunlar oyna!” Sonra da sosyal, özgüveni yüksek bireyler olmasını bekliyoruz!

İlkokula başlıyorlar daha 1. Sınıftan yarış atı gibi yarıştırıyoruz çocuklarımızı yok benim ki şunu yapıyor, benim ki şöyle okuyor, benim ki şu kadar puan aldı. Sırf kendi egomuzu tatmin etmek çocuğu her alanda başarılı olmaya zorluyoruz. Çocukluğumuzda güçsüz olan üzülmesin diye verdiğimiz oyunları unutarak!

Ben bir pedagog değilim, çocuk gelişim kitapları da okumadım ama önce çocuk oldum şimdi anne.  Teorim yok ama pratiğim çok! 35 yaşa 35 tecrübe de en yüreğimi yakan, en yüreğimi tüttüren, en yüreğimi söndüren Çocuklar! Doya doya koşacağınız, doya doya oynayacağınız, doya doya gülebileceğiniz, sevginin, saygının, güzelliğin, masumiyetin anavatanı çocukluğunuzu doyasıya yaşamanız dileğiyle.

Anneler babalar bırakın mükemmel başarılı çocuklar yetiştirmeyi, önce onların ruhlarının mükemmel olmasına yardım edin!

Girin o anavatana çiçekler ekin, gökkuşakları çizin, yollarında koşturun, yağmurunda sılanın, güneşinde kuruyun o vatanın unutamayacağı kahramanı olun.

 

Henüz Yorum Yapılmamış. İlk Yorumu Siz Yapmak İstermisiniz ?


Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
19/03/2024 , 10:20:25
SİYASET
18/03/2024 , 11:13:17
SİYASET
17/03/2024 , 11:10:47
SİYASET
16/03/2024 , 18:21:50
SİYASET
16/03/2024 , 10:21:00
GAZİEMİR
16/03/2024 , 09:30:00
SİYASET
 
Köşe Yazarları
Köşe Yazarları
Editörün Seçtikleri
Gaziemir'den Tüm Dünyaya Yerel Haberler. Bizi Aşağıdaki Sosyal Medya Hesaplarından Takip Edebilirsiniz.
Bizi Takip Edin