Kara Tahta Beyaz Tebeşir
Yerel Haberci
Hava Durumu
Arşiv
Gazete Manşetleri
RSS Beslemeleri
Linkler
// echo $giris_bas;
AnaSayfam Yap
Sık Kullanlanlara Ekle
Bize Ulaşın
Ana Sayfa
Foto Galeri
Video Galeri
Linkler

Kara Tahta Beyaz Tebeşir

Facebook'ta paylaş
11/05/2021 , 14:37:46 Hit: 473

Ağustos böceğine şarkılar söyleten güneş, sevdalıların başında kavak yelleri estiren rüzgar, gül ile bülbülün muhabbeti, yıldızlı semalar, rengarenk çiçeklere konan arılar kelebekler, allar yeşiller morlar ; yerini  kızıl renklere, kurşuni havalara, kara bulutlara, sert rüzgarlara  bırakmaya başlamıştı.

 Tabiat elden ayaktan  kesilmiş, kaderine razı ; sessiz sedasız üstünü örtecek son yaprakları, beyaz karları bekliyordu.

Köy kahvesinin önünde bir iki kişiyle ayaküstü sohbetten sonra içerideki bir masaya yerleştim. Masanın üstündeki  tarihleri geçmiş yırtık pırtık gazeteleri karıştırıp, yarım bırakılmış bulmacayı tamamladıktan sonra elime aldığım bir bardak çay ile dışarı çıktım. Köy kahvesi köyün tam ortasındaydı. İnsanlar, arabalar, motorlar, traktörler hep buradan gelir geçerdi.

 Çayımı yudumlarken sert esen  rüzgar, kurumuş dallarda kalan son yaprakları da ayağımın önüne seriverdi.   

Sabah otlamaya giden inekler, akşamüstü ağır ağır köy kahvesinin önünden geçiyor, hiç şaşırmadan  ahırlarına doğru yol alıyorlardı. Şehirden gelen minibüs, arkasında toz duman bırakarak dağ yollarından köye doğru yaklaşıyordu. Akşam ezanına doğru kahvede oturan bir iki ihtiyar ayaklarındaki ağrılardan şikâyet ederek camii yoluna koyuldu. Kahvede , elindeki oyun kâğıtlarını masaya vura vura pişti oynayan üç dört kişiden başka hiç kimse yoktu. Alışılageldik bu manzaralar her gün şaşmadan tekerrür ediyordu.

 Dağ yamaçlarına serpilmiş köy evlerinin bacalarından çıkan gri dumanlara, dar dolambaçlı patika yollara, kara lahana bahçelerine, kestane, çam , meşe  ağaçlarına bakarken köy yolunda  sağa sola sallanarak gelen ağaç dalları, çalı çırpı yığınları gözüme ilişti. Şaşkın ve meraklı gözlerle oraya doğru baktım. Ağır ağır yol alıyorlardı.

 Bana doğru yaklaştıkça daha da belirgin hale geldiler.

Ot yığınlarını, çalıları çırpıları sırtlarında yük edinerek, iki büklüm,  görünmezliğe bürünmüş bir bedenle taşıyanlar; ayaklarında kara lastik ayakkabıları, üstlerinde şalvarları, yazmaları, kuşakları ile köyün kadınları, genç kızları, kız çocuklarıydı.

Bu yük katarının içinde, küçücük bedenleriyle küfesindeki otları taşımaya çalışan öğrencilerim Rukiye’ yi, Zeynep’ i, sırtındaki çalı çırpısıyla Hacer’i ve Huriye’ yi görüverdim.   Geçtiler bir bir önümden sessiz sedasız. Arkalarından öylece bakakaldım. Karadeniz’ in çalışkan vefakâr kadınları ; tarlada, ahırda, evde çalıştıkları gibi şimdi de yorgun argın ormandan geliyorlardı sırtlarındaki kuru dallar , otlar, çalı çırpılarla….

Köy kahvesine bitişik olan tek göz odalı evime canım sıkıla sıkıla girdim. Sabah akşam hiç kapatmadığım radyomda  frekansını hiç değiştirmediğim TRT FM müzik kanalı bu akşam da Kenan  Doğulu ‘nun söylediği’’ Kurşun adres sormaz ki yaktın beni en derinden depremlerde yine yüreğim yangınlar çaresiz ’’ şarkısıyla karşıladı  beni .

O yalnız odamda tek can dostum, yoldaşım radyomdu.   TRT FM spikerlerinin anonslarından, dinleyici mesajlarından, isteklerinden anlıyordum ki sadece benim değil, Sarıkamış’ta, Viranşehir’de, Arhavi’ de, Ahlat’ta, Yüksekova’da, Ermenek ‘te… Anadolu’nun birçok köyünde, kasabasında ; zor şartlarda hizmet veren öğretmenlerin, askerlerin, polislerin, işçilerin, ebelerin de  can dostları yoldaşları olmuştu bu eskimeyen dost.

 İçi geçmiş sobayı, yanında duran odun parçaları ile uyandırdım.  Burası bir orman köyü olduğu için genelde odun ile ısınılırdı. Uzandığım yerden odun ateşinin tavana vuran ışık oyunlarını ve sobanın üstünde demlenmiş çayın buharını uzun bir müddet seyre daldıktan sonra, çalışma masama geçip ertesi gün öğrencilerime öğreteceğim cümlelerin okuma fişlerini elimle yazarak hazır hale getirdim.

Buralarda okul yolları, bize öğretilen çocuk şarkısındaki gibi değildi; düz gitmiyordu.

Sırtlarında okul çantaları, bir iki beden büyük giysileri, ellerinde tehlike anında kullanılmaya hazır değnekleriyle; uzak yollardan, yağmur çamur, toz duman, kar boran demeden kocaman yürekleri ile üçer beşer gelirlerdi toprak kokan, ağaç kokan, mavi önlüklü beyaz yakalı okul çocukları.

O sabah öğrencim Rukiye sol kolu tülbentle sarılmış olarak sınıfa gelmişti. Konuşurken gözlerini kaçıran, utangaç gülüşlü, her çocuk gibi masum, kara kaşlı kara gözlü bir kızdı. Kendiliğinden parmak kaldırmayan ama hep dikkatli, ne sorulursa sorulsun cevap vermeye çalışan gayretli bir öğrenciydi.

‘’Ne oldu koluna kızım?’’ dedim. Önce bir iki kelime eder gibi oldu, sonra sustu. Yüzüme bile bakamadan ağzından yarı anlaşılır  kelimeler çıktı. ‘’ Öğretmenim ormandan dal toplarken ayağım kaydı, kolumun üstüne düştüm .’’

Ağrısı acısı olup olmadığını sorduğumda da’’ birazcık’’ dedi .’’Ağrın artarsa söyle bana , geçmiş olsun kızım’’ diyerek moral vermeye çalıştım.

Sırtlarında taşıdıkları otlar ve   kuru dallarla  ile önümden geçen köy kadınları, genç kızlar, öğrencilerim Hacer, Huriye ve diğerleri gözümün önüne geliverdi. Sadece  buruk bir şekilde ‘’dikkatli olun çocuklar ‘’ diyebildim.

Ne dersem diyeyim onlar ormana  odun toplamaya  gitmeye devam edeceklerdi. Bu zor doğa, bu hayat onlara böyle bir kader sunmuştu. Güçlüklere rağmen okula geliyor olmaları onların kaderlerini değiştirmek için büyük bir fırsattı.

 Ya hiç okula gidemeyen, okumaları engellenen kızlarımız çocuklarımız ne olacaktı? Dallarında sararıp solup önüme düşüveren kuru yapraklar misali rüzgârlarla savrulup gidecekler miydi?

   Anadolu’ nun her yerinde bulunan Rukiyeler , Huriyeler  savrulup gitmesin , her mevsim salkım salkım  renk renk açan  yediveren güller gibi olsun diye köyde, dağda, ovada, şehirde  medeniyet meşalesini  bıkmadan, yorulmadan ellerinde tutan binlerce öğretmenden biri olarak aldım elime beyaz tebeşirimi , geçtim kara tahtanın başına….

Yeni bir yazıda buluşmak üzere hoşçakalın.

 

 

 

 

 

  

Henüz Yorum Yapılmamış. İlk Yorumu Siz Yapmak İstermisiniz ?


Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
18/03/2024 , 11:13:17 Hit: 473
SİYASET
17/03/2024 , 11:10:47 Hit: 473
SİYASET
16/03/2024 , 18:21:50 Hit: 473
SİYASET
16/03/2024 , 10:21:00 Hit: 473
GAZİEMİR
16/03/2024 , 09:30:00 Hit: 473
SİYASET
15/03/2024 , 12:31:36 Hit: 473
SİYASET
 
Köşe Yazarları
Köşe Yazarları
Editörün Seçtikleri
Gaziemir'den Tüm Dünyaya Yerel Haberler. Bizi Aşağıdaki Sosyal Medya Hesaplarından Takip Edebilirsiniz.
Bizi Takip Edin