Bakıp ta görememek, hissedip dokunmamak!
Yerel Haberci
Hava Durumu
Arşiv
Gazete Manşetleri
RSS Beslemeleri
Linkler
// echo $giris_bas;
AnaSayfam Yap
Sık Kullanlanlara Ekle
Bize Ulaşın
Ana Sayfa
Foto Galeri
Video Galeri
Linkler

Bakıp ta görememek, hissedip dokunmamak!

Facebook'ta paylaş
04/11/2018 , 10:28:23

Bakıp ta görememek, hissedip dokunmamak!

 

Geçenlerde işyerinde bir arkadaşım ile sohbet ediyorduk.

Bir bisküvi markası için "Eski tadı yok sanki, çocukluğumuzda ki tadı çok daha güzledi" dedi.
Diğer arkadaşım "içeriğini mi değiştirdiler acaba?" diyerek girdi konuya.

Moladaydık. Alelacele yemeği bitirip iş başı yapma mecburiyetindeydik. Çok konuşamadım.
Zaten hiç bir zaman çok konuşamıyordum.

İnsanların ne durup dinlemeye ne de söylediklerimi anlamaya vakti vardı.
Yazma serüvenime başlamamda ki en önemli etkende bu oldu sanırım.

Koşturmalarla dolu bir o kadarda boş hayatların içinde, hayatı dolduracak sebepler lazımdı.
Hiçbir zaman bencil bir insan olmadım. Bu da bana aynı yazabilmek gibi Rabbimin verdiği bir lütuftu.
Ve yazabiliyorsam insanların duygularına tercüman, sessizliklerine ses olmak istedim.

Yalnız olmadıklarını, hayatta herkesin benzer durumlara sınandığını ama ilk önce kendimizi 
değerlendirmemiz gerektiğini anlatmaktı amacım.

Çağımız hastalığıydı, duyu organlarımızı sadece fiziksel olarak kullanıp ,duygusal olarak kullanamamak
Ne mi demek istiyorum?

Mesela;
Bakmak ama görememek
Duymak ama işitememek
Tatmak fakat tat alamamak
Kokladığını soldurmak
Hissetmek ama dokunamamak

 

Bakmak ama görmemek

 

Karnım çok açtı ve elimde sadece son bir elmam kalmıştı. 
Henüz bir ısırık almıştım ki acı bir tat geldi. Elimdeki son elmada çürük çıkmıştı.
Yanımdaki arkadaşıma dönüp "Bu elma çürük" dedim. "Öyle mi? Demek ki elma organik. Yoksa ilaçlı meyveler daha uzun süre dayanıyor " dedi ve gülümsedi "gitmem gerekiyor, görüşürüz" diyerek uzaklaştı yanımdan elindeki dopdolu elma poşetiyle!

Arkadaşım beni çok severdi ve çok cömert birisiydi oysa.
Nasıl olmuştu da beni hiç düşünmemişti?
Ama nedenini biliyordum.
Bana baktı söyledikleri mi duydu ama beni göremedi , söylediklerimi işitemedi. Çünkü sözlerim beyine giden yolda kendi bilinçaltındaki düşünceleriyle karşılaşıp harmanlanmıştı.

Ortaya çıkan yepyeni bir düşünce ile ulaştı yerine. Elimde başka elma var mı yok mu? Aç mıyım Tok mu? Bu sorular aklına dahi gelmedi. Çünkü beyni kendi düşüncelerine ve problemlerine o kadar odaklanmıştı ki karşısındaki kişiyle empati kurabilmesine engeldi. Farkında bile değildi ama en önemli problemi aslında buydu!

Ve günümüzde ki en önemli problemlerimizden biri de bu!

Bakıp görememek, gördüğünü de kendi bilinçaltı düşünceleriyle yorumlayıp gördüğünü zannetmek…

 

Tadıp tat alamamak!

 

Yazımın başında arkadaşlarımla sohbetimden bahsetmiştim. Hiçbir şeyin eski tadı yoktu. Evet bir çok yediğimiz meyve ve sebzenin genetiği ile oynanmıştı ama sorun sadece bu değildi!

Bir yere sorun bolluktu, sorun her istediğine çok çabuk ulaşabilmekti. Belki de sofraya besmelesiz oturup şükürsüz kalkmaktı!

Büyükler hep anlatır iki bisküvi arasına konan bir gül lokumun tadını. Oysa hala lokumda var bisküvi de!

Peki neden şimdi kimse yapmıyor da o zamanları heyecanla anlatıyorlar?!

Çünkü bu kadar çok çeşit yoktu, bir şeye ulaşabilmek emek istiyordu ve emekle elde edilen her lokmanın tadı çok lezzetli oluyordu.

 

Kokladığını soldurmak!

 

Ahhh biz kadınlar!

Ne mutlu oluruz doğum günümüzde, evlilik yıl dönümümüzde ya da sebepsizce bizim için alınan koskaca bir çiçek demetini gördüğümüzde!

Kendimizi değerli hissetmemiz için harcarız o güzelim gülleri, laleleri, krizantemleri.

Oysa eskiden bahçelerimize ve saksılarımızın içine dikerdik o güzelim çiçekleri solmasın diye gözünün içine bakar, sular, onlarla konuşurduk. Narince koklayıp şükreder ikinciye koklamaya bile kıyamazdık.
Bir saksı menekşeden onlarca saksı üretir konu komşumuza bile dağıtırdık.

Ah Canım annanem!

O çeşit, çeşit menekşe saksıları hala gözümün önünde!

 

Hissetmek ama dokunamamak

 

Hayatta neyi görmek istiyorsan ona bakarsın. Saçın dökülüyordur saçları gür olana bakarsın, paran yoktur zengine bakarsın, yaşın geçmeye başlamıştır gençlere bakarsın. Ne bileyim özlem duyduğun her şeye bakarsın işte. Hemde içlene içlene. Dokunmaya bile gerek yoktur bazen dokunmadan hissedersin burukluğunu yüreğinde.

 

Dokunarak hissetmek ise verilen en büyük lütuflardan biridir bize. En basiti bir çocuğun saçını okşadığımızda, gözlerine baktığımızda kalbimiz gülümsemez mi ? Bir sevgilinin elini tuttuğumuzda içimiz titremez mi? Annemizin kolları bizi sardığında ruhumuz huzura ermez mi? Ne güzel şeydir dokunmak, dokunabilmek, dokunduğun her yeri çiçek bahçesine çevirebilmek... 


Korkmayın dokunun!


Ağlayanların gözyaşlarına, umudunu kaybedenlerin umutsuzluğuna, korkulara yenilmek üzere olanların korkularına, yardıma ihtiyacı olan herkesin imdadına 
Dokunun...

O masallarda bahsi geçen sihirli değnek sizin elleriniz ve yüreğiniz... Sihir denen şey hiçbir menfaatiniz olmamasına rağmen kalbinizden başkaları için dua ettiğiniz, incitmeden dokunabildiğiniz, kırmadan sevebildiğiniz...

Başka yerlerde başka ellerde sihirli değnek aramayın. kendinize bir dönün kalbinize ve ellerinize bakın...

Sevgi ve saygılarımla...

 

Henüz Yorum Yapılmamış. İlk Yorumu Siz Yapmak İstermisiniz ?


Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
24/04/2024 , 18:56:48
GAZİEMİR
24/04/2024 , 11:43:42
YAŞAM / MAGAZİN
23/04/2024 , 13:37:14
AKTÜEL
23/04/2024 , 13:32:29
GAZİEMİR
21/04/2024 , 16:19:04
GAZİEMİR
21/04/2024 , 15:51:55
SPOR
 
Köşe Yazarları
Köşe Yazarları
Editörün Seçtikleri
Gaziemir'den Tüm Dünyaya Yerel Haberler. Bizi Aşağıdaki Sosyal Medya Hesaplarından Takip Edebilirsiniz.
Bizi Takip Edin